Bizler, kadına yönelik aile içi şiddete karşı mücadele yürüten kadın örgütlenmeleri olarak Söke’de 17-19 Aralık tarihleri arasında 13. kez biraraya geldik. 13. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın bu yıl ana gündemi kadın cinayetlerine karşı mücadele oldu. Yürüttüğümüz verimli tartışmaların sonucunda birlikteliğimizi güçlendirdik, aşağıda belirlediğimiz kararlar doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmeyi hedefledik.
- Kadın cinayetleri erkek egemen sistemin kadını toplum hayatından silmek ve sindirmek, erkeklerin kadın bedeni ve emeği üzerindeki tahakkümünü sürdürmek amacıyla uyguladığı sistematik şiddettir. Bununla ilgili sayısal veriler yetersizdir, üstelik kadın intiharlarını kapsamamaktadır. Oysa kadın intiharları da kadın cinayetleri olarak değerlendirilmelidir. Kadın cinayetlerinin önemli bir bölümünün ateşli silahlarla işlendiği düşünülürse bireysel silahlanmanın, koruculuk gibi silahlanmanın denetimsiz bırakıldığı uygulamaların, kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti artırdığı ortadadır. Üstelik hazırlanmış olan yeni silah yasa tasarısının da gösterdiği gibi silah edinmeyi kolaylaştırma, silah kullanma yaşını aşağı çekme eğilimi söz konusudur. Ateşli silahlarla ilgili bu uygulamalar durdurulmalı, geri çekilmelidir. Kadın katillerini koruyan erkek egemen sistem ve bu sistemi ayakta tutan kurumlardan yargı, var olan yasaları uygulamamakta ısrarla direnmektedir. Kadınların yakınları tarafından öldürüldüğü birçok davada ‘haksız tahrik indirimi’, yani ‘erkeklik indirimi’ uygulanmaktadır. Adalet mekanizmalarına ya da emniyet güçlerine başvuran kadınlara yeterli koruma sağlanamamaktadır. Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını öngören 432O sayılı yasaya bugünkü uygulamanın tersine, önce koruma kararının verilmesi, ardından gerekli işlemlerin yerine getirilmesi biçiminde işlerlik kazandırılmalı, kolluk birimlerinin bu yasanın uygulanmasında etkin olması sağlanmalıdır. Yasa, ivedilikle evlilik birliği olmayan birliktelikleri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
- Tecavüz, cinsel şiddet olarak kadın bedenini tahakküm altında tutmanın bir başka yoludur. Tecavüze uğrayan kadınların emniyet, adli tıp, mahkeme süreçlerinde tekrar tekrar mağdur edilmeleri söz konusudur. Erkek şiddeti çoğu kez çocuklara da tecavüz olarak yönelebilmektedir. Kocaeli İl Sosyal Hizmetler Kurulu tarafından dile getirilen zihinsel engelli kadınların uğradıkları tecavüze karşılık kısırlaştırılması önerisi ise tecavüz suçunda suçu işleyenin değil, tecavüze uğrayanın cezalandırılmasının ne kadar yerleşmiş olduğuna açık bir örnektir. Tecavüzün medya aracılığıyla sıradanlaştırılmasının önüne geçilmeli, kamu kurumlarında görevlilerin ivedilikle cinsel şiddet ve cinsel suçlarla sorumluluğunu yerine getirmeleri sağlanmalıdır. Tecavüz Kriz Merkezleri konusunda önce pilot uygulamalar başlatılmalı, bu merkezlerin üniversite ya da tam teşekküllü hastanelerde kurulması gerçekleştirilmelidir. Bu alanda mücadele yürüten kadın örgütlerinin oluşumla ilgili desteği alınmalıdır.
- Kadına yönelik yapılan çalışmalarda doğrudan kadının ihtiyaçlarını göz önüne alan bir yaklaşımın yerleşmesi çok önemlidir. Kadını değil, aileyi önceleyen yaklaşımlar, kadına yönelik şiddetin üstünü örtmekte; ailenin güçlendirilmesi, kadın açısından daha çok ve yine karşılıksız evişi/bakım hizmeti anlamına gelmektedir. Bu açıdan 26 Kasım’da Antalya’da düzenlenen Aile Konferansı’na Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Kavaf’ın katılımını ve orada alınan kararları kınıyoruz.