Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultaylarının dokuzuncusu 24-25-26 Kasım 2006’da İzmir’de yapıldı. Kurultayın kadın kuruluşlarından ve bu alanda çalışan, çalışmak isteyen kadınlardan oluşan 134 katılımcısı bulunuyordu. 9. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayının finansal desteği, daha önceki kurultaylarda olduğu gibi yine Heinrich Böll Vakfı tarafından sağlandı.
Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayları 1998 yılında Mor Çatı’nın girişimiyle başlatılmıştı. Bu süreçte şiddet alanında mücadele veren pek çok kadın grubu, feminist bir zeminde bir araya geldiler. 7. ve 8. Kurultaylarda, kurultayın kendisini tanımlamasına yönelik yoğun tartışmalar yaşandı, son olarak Bartın’da yapılan ara toplantıda bileşenler, bu tartışmaları sonuçlandırarak belirli bir noktaya getirdi. Buna göre kurultayın çerçevesi aile içinde kadına yönelik şiddet olarak belirlendi ve bunu etkileyen kadınlar üzerindeki diğer şiddet biçimlerinin de kurultaylarda bir atölye çalışması olarak ele alınacağı yönünde görüş birliği oluştu.
EKDAV’ın evsahipliğinde gerçekleştirilen 9. Kurultay, İletişim Merkezi’nden Birsen Atakan’ın sürecı özetleyen konuşması ile başladı. Ardından tek tek katılımcı kadınlar ve yeni kadın grupları kendilerini tanıttılar. Katılımcılar arasında bir kadın polis de bulunuyordu. Kendisinin görevli olmadığını, İzmir’de Yerel Gündem 21 faaliyetlerine katıldığını söylemesi nedeniyle kurultayın 1. gün faaliyetlerine katılabileceği konusunda görüş birliği oluştu.
Sunumlara geçildi. Hicran Karabudak, gönüllü olmanın ve kadın kuruluşlarında gönüllü olmanın önemi üzerine konuştu. Amargi’nin sunumu “Farkındalık, farklılık” konusundaki değerlendirmeleri içeriyordu. KADAV kadın istihdamı ile ilgili yapığı bir sunumla, istihdam konusunun kadınlar açısından önemine dikkat çekti, kadın örgütlenmelerini konuyla ilgili hazırladığı ankete katılmaya çağırdı. İzmir’den Pakize yasaları ve genelgeyi değerlendirdi. Yine İzmir’den Ferihan Kürtçe yaptığı konuşmada Kürt kadınların farklı ezilme biçimlerine dikkat çekti. Kadın Dayanışma Vakfı ise 8. kurultayın yeterince değerlendirilmediğini, KAMER’in bu toplantıya katılmamasının anlamlı olduğunu vurguladı. İzmir’den bir başka katılımcı olan Gönül, kurultaylarda bir sığınak modelinin belirlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Günün sonunda, atölyelerde buluşmak üzere sözleşildi. Ancak çalışmalara katılan kadınların bir bölümü “Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet, bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları” atölyesinin yapılmasını yeniden tartışmaya açmak istediler. Bir önceki kurultaya ve ara toplantıya katılan kadınlar ise bu konunun Diyarbakır kurultayında ve ara toplantıda tartışıldığını, bağlayıcı karar alındığını belirttiler. Atölyeye katılımın zorunlu olmadığı, ama atölye çalışmasına katılmak isteyen kadınları engelleme yönündeki bir tutumun da feminizmle bağdaşmayacağı belirtildi.
Ertesi gün atölye çalışmaları başladı. Ara toplantıda belirlenen atölye konuları aşağıdaki başlıklardan oluşuyordu:
- Sığınak yaşamı, aile içi şiddet dışı başvurular, kadınların sığınak sonrası yaşamlarının desteklenmesi. (Alanda çalışan kadınlara açıktır)
- Ensest karşısında danışma merkezleri neler yapabiliyor? Ensest nasıl açığa çıkartılabilir? (Alanda çalışan kadınlara açıktır)
- Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet, bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları. (Tüm kadınlara açıktır)
- Sığınaklar ve Danışma Merkezleri ile ilgili politik gelişmeler kadın hareketi. (Bağımsız kadın kuruluşlarına açıktır)
- Danışma Merkezleri ve işleyiş. (Alanda çalışan kadına açıktır)
Atölye çalışmaları başladığında, katılımcıların bir bölümü, 3. atölyenin kendilerine rağmen yapıldığı düşüncesiyle bu çalışmaya katılmama yönünde eğilim gösterdiler. Polisin kurultayın yapıldığı mekana gelmesi ve “ihbarı değerlendirdiğini” açıklaması üzerine, kurultayın hedef gösterildiği anlaşılmış oldu.Tüm katılımcılar buna ortak tepki gösterdiler ve kurultayı da birleştirici bir tutum sergilediler. Polisin kurultay mekanına girmesine hep birlikte karşı çıkıldı.
Polisin uzaklaştırılmasından sonra atölye çalışmalarına devam edildi. 3. atölyenin yapılmasına karşı çıkan kadınların bir kısmı, bu düşüncelerini bu atölyeye katılarak açıklamaya karar verdiler. 3. atölyenin çalışmalarına onların katılımıyla daha da verimli biçimde gelişti.
Kurultayın son gününde, önce atölyelerin çalışmalarının tamamlanması, ardından da sonuç bildirgesinin hazırlanması öngörülmüştü . Ancak polisin kurultay mekanına yeniden geldiği dahası mekanı tahsis eden kuruluşa çalışmaların erken bitirilmesi yönünde baskı yaptığı görüldü. Bunun üzerine 3 gün boyunca yaşanan yıpratıcı tartışmaların da etkisiyle sadece 4 atölyenin sonuçları tartışılabildi, sonuç bildirgesinin daha sonra hazırlanmasına karar verildi.
Kurultay katılımcıları önümüzdeki süreçte aşağıdaki noktalara dikkat çektiler ve bu yönde güç birliği yapmayı öngördüler:
- “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketiyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi” başlıklı 4 Temmuz 2006 tarihinde yayınlanan genelge hayata geçirilmelidir. Bu genelge bu alanda yaklaşık 20 yıldır mücadele yürütmekte olan kadın hareketinin kazanımıdır ve dokuz yıldır düzenlenmekte olan bu kurultayların taleplerini de büyük ölçüde içermektedir. Ancak uygulanması yönünde gerekli adımların atılmamış olduğu gözlenmektedir.
- Bu genelge doğrultusunda kamu kuruluşlarının kendilerine verilen yükümlülükleri ne ölçüde yerine getirdikleri açıklanmalıdır, yerine getirmeyenlere yönelik yaptırımlar getirilmelidir. Bu kuruluşların belirtilen yükümlülükleri bugüne kadar ne ölçüde hayata geçirdiği kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Genelgede sözü geçen bütçe açıklanmalıdır.
- Kadın destek fonu oluşmuş mudur? Bu fondan kaç kadın yararlanmıştır?
- Genelgede sözü edilen yerel düzeyde valilik, emniyet, jandarma, belediyeler, müftülük, üniversiteler ve STK’lar düzeyinde yapılacak çalışmalar ne aşamadadır?
- KSGM’nin genelgede belirtilen tedbirlerin etkin biçimde uygulanması konusunda yönlendirici olması, ilişkili kurumları denetlemesi, aile içinde şiddete uğrayan kadınların yaşamlarını kolaylaştıracak önleyici tedbirler acilen gerçekleştirilmelidir.
- Kurultay katılımcıları bu genelgenin izlenmesi amacıyla ri izleme grubu oluşturdular. Bu grubunu CEDAW İzleme Grubu ile ortak çalışma yürütmesi kararlaştırıldı. Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı’ndan Evre, Amargi’den Canan, Kadın Dayanışma Vakfı’ndan Ebru, Çanakkale Elder’den Sema bu konuda görev aldılar.
- Belediyeler sığınak açma yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Belediyelerin büyük bir kısmı yasa ile kendilerine verilen sığınak açma yükümlülüğünü yerine getirmemektedir. Sığınak sayısı zaman geçirmeksizin artırılmalı, yasayı uygulamayan belediyeler kamuoyuna açıklanmalıdır. Yasayla ilgili yönetmelik ise zaman geçirmeksizin çıkarılmalıdır.
- Sığınaklar danışma merkezleri ile birlikte açılmalıdır. Şu anda var olan sığınakların bir bölümü danışma merkezi olmadan çalışmaktadır. Bu hem başvuru aşamasında, hem de sığınak sonrası yaşamda kadınların izlememesi nedeniyle güçlük yaratmaktadır. Sığınkların danışma merkezleri ile eşgüdümlü çalışmaları sağlanmalıdır.
- Sığınakların var olan olumsuz koşulları değişmelidir. Sığınakta kalan kadınlara şiddet sonrası insan haklarına uygnu şarthlarda yaşama hakkı sunulmalıdır. Yeni açılacak sığınaklar da cezaevi değil, yaşam evi olarak düzenlenmelidir. Çalışan personel mutlaka kadın bakış açısına sahip olmalı, çalıştığı süre içinde de gerekli bilgi ve desteği almalıdır. Sığınakta kalan kadınlar, sığınak sonrası yaşamlarında da özellikle aşağıdaki noktalarda güçlendirilmelidir.
-
- Konut desteği. Yerel yönetimler ya da merkezi yönetim tarafından sığınak sonrası nda kadınlara belli bir süre için de olsa ucuz ya da kira ödemeden kalabilecekleri konutlar sağlanmalıdır.
- İş desteği. Kamu kuruluşları, yerel yönetimler, kentin sanayi odaları şiddet gören kadınlara istihdam yaratmalıdır.
- Kreş/okul desteği. Kısa sürede birkaç yer değiştirmek zorunda kalan anne ile birlikte olan çocuklara okul kayıtlarında zorluk yaşamamaları, kayıtların gizli kalabilmesi için psikolog/rehber öğretmen desteği, okul öncesi eğitim çağında ise kreş desteği sağlanmalıdır.
- “Danışma Merkezleri”, “dayanışma merkezine” dönüşmelidir. Devlet kendisinin üstlenmesi gereken konuları da kadın örgütlerinden beklemektedir. Bu girişin önünde sürüklenmek yerine dayanışma ruhunu canlandırmalı, farkındalık yaratma ve örgütlenme çalışmalarına öncelik tanımalıyız. Faaliyet alanımızı kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırabilecek politik hedefler doğrultusunda tanımlamalıyız.
-
- Hiyerarşik işleyiş biçimleri danışma/dayanışma merkezi faaliyetleri açısından uygun bir model değildir. Başvurularla kurulan hiyerarşik, önyargılı olmayan ilişki biçimleri danışma/dayanışma merkezlerinde de temel alınmalıdır.
- ALO ŞİDDET hattı göstermelik olmaktan çıkmalıdır. Şiddetin mesaisi ve mekanı yoktur. ALO ŞİDDET hatları amaca uygun biçimde 24 saat hizmet verebilmelidir. Genelgede de bu hatlarla ilgili yükümlülük mevcuttur. Bu konudaki gelişmeler komuoyuna açıklanmalıdır. Acil destek merkezleri ve ara istasyonlar açılmalıdır. Bu istasyonlar aile içi şiddet dışı başvuralara, sokakta yaşayan kadınlara da açık olmalıdır. Mesai saatlerinde danışma merkezleri ile koordineli çalışmalıdır.
- SHÇEK’ler yeniden yapılandırılmalıdır. Şiddet gören kadınların barınma, iş bulma, çocuk bakımı gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecek biçimde SHÇEK’ler yeniden yapılandırılmalı, bu yapılırken kadın hareketinin danışma/dayanışma merkezi deneyimlerinden yararlanılmalıdır.
-
- SHÇEK danışma merkezlerinin sayıları artırılmalı, görevli kadın personel bu alandaki çalışmalarını bölgelerdeki kadın kuruluşları ile eşgüdümlü yürütmelidir. Fiziki koşullar alanın ihtiyaçlarına uygun biçimde iyileştirilmeli, mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı, nitelikli personel sayısı artırılmalı, bu kurumların uygulamalarına standart getirilmelidir.
- Aile içinde şiddet gören ve danışma/dayanışma merkezlerine başvuran kadınların resmi işlemleri çok uzun sürmekte ve kadınlar bu süreçte birbirinden farklı pek çok kurumla yüz yüze gelmektedir. SHÇEK tarafından bütün bu işlemler hızlandırılmalı, kolaylaştırılmalı, koordine edilmeli, ücretsiz hale getirilmelidir.
- 4320 sayılı yasanın eksikleri giderilerek uygulanması sağlanmalıdır.
- Ensest için acil yardım hattı oluşturulmalıdır. Ensest danışma merkezlerinin de henüz üzerinde yoğunlaşamadığı bir alandır. Çok yaygındır. Bu nedenle üzerinde daha fazla farkındalık geliştirilmesi gerekmektedir. Sağlıklı çalışmaların yapılabilmesi için kadın örgütlerinin deneyimlerinin paylaşılabilmesi, bunun için bir ağ oluşturabilmesi gerekmektedir. Ba alanda zaman geçirmeksizin bir çalışma grubu oluşturmak yerinde olacaktır. Oluşturulacak çalışma grubu alanda çalışan uzmanlarla işbirliği yapmalıdır.
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 9. Kurultayı Atölye 3 Sonuç Bildirgesi
(Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet, bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları)
Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet ve bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları atölyesinin sonuçları kurultayın tüm katılımcıları tarafından ne yazık ki zaman yetersizliği nedeniyle tartışılamadı. Atölye katılımcıları, konuyla ilgili daha fazla duyarlılık gelişmesi ve kurultaylarda farklılıklarımız üzerine de konuşabilme beklentisi taşımaktadırlar:
Etnik köken, cinsel yönelim, farklılıklarımız kadın duruşumuzu, oluşumuzu ayrıştırmaz. Bu farklılıkları konuşmaktan korkmayalım. Birbirimizin farklılıklarını fark etmek aramızdaki sevigilerin çoğalmasını sağlar. Farklı ezilmişlik biçimlerimizin birbirimize dokunma fırsatı olan bu kurultaylarda dilendirilmesi farkındalığın yaratılması bundan sonraki sığınaklar kurultayının parçası olmak zorundadır. Elbette herkesin bir farklılığı var. sOSyal yapıların kimliklerin getirdiği şiddetin tartışılması gerekir. Beraber emek verelim diyoruz. Biz kadınlar, bunu örmeliyiz. Bilmediğimiz farklı sosyal, etnik ekonomik, cinsel farklılıkları olan kadınlarıan yaşadığı ayrımcılıkları bilmeden, o farklılıkları yaşayanlara dokunmadan nasıl danışma merkezimize, sığınağımıza veye derneğimize gelen kadınları anlayabiliriz. Bu kurultaylardan daha güçlü dönmemiz daha çok birbirimizi anlamaktan geçer diye düşünüyoruz.
Etnik farklılıklarımızı, cinsey yönelim farklılıklarımızı görmeden egemen olan, yerleşmiş olan hatta öğrenilmiş olan ayrımcı dilimizi değiştirmemiz, yani ezberlerimizden kurtulmamız sağlanamaz. Kadınların Türkiye’de gelişen cinsiyetçi, heteroseksist, azınlıkların ve etnik kökene dayalı farklılıkları olanların sorunlarını görmeyen zihniyet ve dile karşı söyleyecek ortak sözlerinin olması gerketiğini düşünüyoruz.
Kadın Sığınakları Ve Danışma Merkezleri Kurultayına Türkiyenin her yerinden kadınlar deneyimlerini paylaşmak,o rtak politkakalar üretmek için geliyorlar. Ortak bir şeyler üretmek için güç birliği yapxmak ve birbirimizin önceliklerine kulak vermek gerekmektedir. Kürt kadınalın yaşadığı şiddet çeşitleri aili çi şiddeti artırmaktadır. Karadeniz’deki, Marmara’daki, İç Anadolu’daki, Güneydoğu’daki ve Doğu’daki kadın aktivistlerin çalışmaları arasında farklar vardır. Özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde kadının insan hakları alannıda çalışmak, danışa merkezi ve sığınak yürütmenin bazı zorlukları bulunmaktadır. Burada çalışan kadınları çok hasat ve gizlilik çerçevesinde çalışmalarının yürütmesinin yanı sıra onları diğer bölgelerde çalışan aktivistlerin de anlamaları ve destek olmaları gerekmektedir.
Kürt kadını demekle mağduriyet, hiyerarşi ve ayrımcılık yapılmamaktadır. Amaç sadece birbirimizi anlamak, hareket içerisindeki kadınların bir kısmının kendini ve çalışma alanlarındaki zorlukları ifade etme isteklerinden gelmektedir.