- KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
Kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden feministler, kadın ve LGBTİ+ örgütleri, belediyeler, kamu kurumları ve barolardan kadınlar olarak bu yıl 26. defa düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğiyle 4-5-6 Kasım 2023 tarihlerinde “Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadelede Önleyici Çalışmalar” ana başlığıyla İzmir’de gerçekleştirilen kurultaya 128 kurumdan 300’e yakın kadın katıldı.
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadınların kazanımları açısından önemli bir geriye gidişle karşı karşıyayız. Anayasa ve medeni kanun değişikliği tartışılırken bir yandan 6284 sayılı Kanun’a yönelik saldırıların bir sonucu olarak kanunda değişiklik yapılmasına dair taleplerin dillendirildiğini duyuyoruz. Uzun yıllardır süregelen bu saldırılar iki yıl önce Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle, bir diğer ifadeyle Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair siyasi irade ortaya koymayacağını beyan etmesiyle yeni bir aşamaya gelmişti. Bu yeni aşama toplumsal cinsiyet eşitliğine açık bir düşmanlığı da içeriyor.
Bizler kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden feministler olarak biliyoruz ki erkek şiddeti toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Şiddetin kaynağı olarak bu eşitsizliğe işaret etmeden ve bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı hedeflemeden kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele etmek mümkün olamaz. Bu nedenle şiddete karşı mekanizmalar talep ederken cinsiyet eşitliğini sağlamaya ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik politikalar talep ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesinin ardında, sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmayı temel alması olduğunu biliyoruz. Bu geriye gidiş ve saldırılar karşısında bugün toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikaları tartışmak ve gündem etmeyi önceliklendirmek hayati öneme sahip. Şiddeti yalnızca kadınlar şiddete maruz kaldıktan sonra, onları “korumak” üzerinden tartışan ve şiddeti önlemeyi gündeme almayan yaklaşıma itiraz ediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nde de ifade edildiği üzere şiddeti önlemek kadına yönelik şiddetle mücadelenin temel parçalarından birini oluşturmalıdır. Şiddeti önlemek ise toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçirecek politikalar üretmek ve cinsiyet ayrımcılığı ile kararlılıkla mücadele etmekle mümkün. Kadına yönelik şiddetle mücadeleden sorumlu Aile ve Sosyal Bakanlığı ise eşitlik için çalışmak şöyle dursun Aile Çalıştayları düzenleyerek aileyi korumayı ve güçlendirmeyi gündemine almış durumda. Geçtiğimiz yıl aile odaklı politikaların şiddetle mücadeleye etkisini konuştuğumuz kurultayda da vurguladığımız üzere, aileci politikalar kadınları aile hapsetmeye yararken kadınları şiddete karşı mücadelelerinde yalnız bırakıyor. Bakanlığın görevi aileyi korumak ve muhafaza etmek değil, kadınları şiddete karşı güçlendirecek ve eşitliği tesis edecek uygulama ve politikaları hayata geçirmektir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığının neye mal olduğunu 6 Şubat depremi ve sonrasında bir kez daha açıkça gördük. Afet sonrası müdahalelerin cinsiyet odaklı yapılmamasının sonuçlarına en temel insani yardıma dahi kadınların ve LGBTİ+’ların