
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi beşincisi için 12-13-14 Kasım 2022 tarihlerinde, Rosa Kadın Derneği’nin ev sahipliğiyle Diyarbakır’da bir araya geldik. “Aile Odaklı Devlet Politikaları Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadeleyi Nasıl Güçsüzleştiriyor?” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz kurultayın ilk gününe aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların olduğu farklı illerden 310 kadın katıldı.
Bu yıl uzun bir süredir mevcut kazanımlarımıza ve haklarımıza yapılan saldırılar ile beraber, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesi sonrası toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı/aileci politikaları getiren yaklaşımı ve bu politikaların kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelemizi güçsüz kılan yanlarını değerlendirdik. Özellikle son dönemde yapılması planlanan anayasa değişikliğine yönelik tartışmaların ailenin tanımı üzerine yoğunlaşmasının devletin bu konuya yaklaşımının açık bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Devlet ailenin tanımını yapamaz, devletin sorumluluğu kadınları aile içerisinde maruz kaldıkları şiddete karşı korumaktır. Kadınları aileye indirgeyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini normalleştiren, LGBTİ+ karşıtı politikalar üzerine kurulan bu yaklaşımı neredeyse tüm politika ve uygulamalarda ana akımlaştırmaya çalışan ve nihayetinde kadınları şiddete mahkum eden aileci politikalara itirazımız var. Kadınların şiddet gördüğü aileyi ne olursa olsun kutsal kabul eden yaklaşımın yargı kararlarında kendini gösterdiğini, kadına yönelik şiddet suçlarının cezasızlıkla sonuçlandığını ya da aile mahkemelerince kadınlar aleyhine kararlar alındığını görüyoruz. Erkek şiddetiyle mücadele aileyi korumak, muhafaza etmek ve kutsallaştırmak üzerine değil kadınları ve LGBTİ+’ların güçlenmesi üzerine kurgulanmalıdır.
Aileci politikaların sosyal politikalar üzerindeki etkisinin, kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde ve çocukların korunmasında önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz. Yoksullukla mücadeleyi kadınların üstüne yükleyen devlet politikaları, kadınlara sosyal yardımları sadaka dağıtır gibi veriyor. Kadınlar yoksullukla cebelleşirken bir diğer yandan ev işleri ve bakım yüküyle baş etmek zorunda kalıyor. Şiddetten uzakta kendi hayatlarını kurmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişemiyorlar. Yerel yönetimlerin sunduğu destekler kadınların hayatlarında önemli değişimler yaratabiliyor fakat pek çok belediyede kadından yana yaklaşımı görmekte güçlük çekiyoruz. Kürt illerinde ise kayyum politikalarının kadına yönelik şiddetle mücadeleyi olumsuz etkilemeye devam ettiğini kadınların ve kadın örgütlerinin deneyimlerinden görüyoruz.
Bize dayatılan aile odaklı/aileci politikalara inat, toplumsal cinsiyet karşıtı, kadın düşmanı politikalara karşı Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı olarak, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelemizin devamlılığını etkin bir şekilde sağlayabilmek için ortaklaştığımız ve öne çıkan mücadele başlıklarımızı/ taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:
- Hukuksuz bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı iptal edilmeli ve İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden imzacı olunmalı.
- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın adı değiştirilerek, “Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı” olmalı.
- Devlet sığınaklarının ve ŞÖNİM’lerin işleyişinde ve