Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve sosyal hizmetlerde kadına yönelik şiddet alanında çalışan sosyal çalışmacılar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 25 – 26 – 27 Ekim tarihlerinde, Diyarbakır’da,17. defa bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetini Önlemek Kadın Cinayetlerini Önlemektir: Mevcut Durum, Devlet Mekanizmalarının Yetersizliği ve Taleplerimiz” ana başlığı ile gerçekleştirilen kurultaya 60 kadın örgütü ve 200’e yakın kadın katıldı. Erkek şiddetini önleme mekanizmalarının yetersizliği ile kadın cinayetleri arasındaki bağı, hem tebliğler hem de kadınların şiddetten uzaklaşmak istediklerinde yaşadıklarına tanıklık eden da(ya)nışma merkezi ve sığınak çalışanı kadınların aktarımlarıyla tartıştık.
Kadın cinayetleri, kadınların maruz kaldığı sistematik erkek şiddetinin sonucudur. Tokat atan, aşağılayan, ekonomik engellerle kadının hayatını zorlaştıran erkekler için son durak kadınları öldürmek. Şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliği yanı sıra, varolanların işletilmesi için siyasi irade gösterilmiyor olması da kadınların şiddet yaşantılarından uzaklaşmalarını zorlaştırıyor. Kadınları güçlendirecek sosyal ve ekonomik desteklerin sunulmuyor olması ise kadınların kendi yaşamlarını kurmalarını imkânsız hale getiriyor. İşlemeyen mekanizmalar nedeniyle kadınlar şiddet yaşamına geri dönmek zorunda kalabiliyorlar. Hükümet politikalarının kadınları değil aileyi güçlendirmeyi amaçladığını, arabuluculuk işlevi gören boşanma danışmanlığı gibi pratiklerde somut bir şekilde görmekteyiz. Kadınlar için evliliği ve aile içinde kalmayı mecbur kılan her türlü politika, mekanizma ve kurum kadınları güçsüzleştirmekte ve varolan eşitsizliği derinleştirmektedir.
Türkiye tarafından 25 Kasım 2011 tarihinde çekincesiz imzalanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için idari yapının sözleşmeye göre düzenlenmediğini görüyoruz. Ayrıca yasa uygulayıcılarının da sözleşmeyi uygulamamak konusundaki dirençleri ile karşı karşıyayız. Sözleşme’nin uygulanabilmesi için gerekli altyapının hazırlanması yönünde siyasi iradenin hala gösterilmiyor olması bizleri endişelendirmektedir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemek için imzalanan uluslar arası sözleşmelerin kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada işlerlik kazanması gerekmektedir.
Bu yıl Diyarbakır’da buluşan kadınlar olarak kaçınılmaz gündemimiz yanı başımızda sürmekte olan savaş oldu. Savaşın herkes için ortak olan yıkıcılığı bir yana, Rojava’daki İŞİD vahşeti kendini en çok kadınlar üzerinden gösterdi. İŞİD kadınları köle pazarlarında sattı, tecavüz edilmesi için fetvalar verdi. Bizler, erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınlar olarak savaşın kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği arttırdığını, kadınların bedenlerine saldırının savaş stratejisi olduğunu görüyoruz. Rojava’da direnen kadınların mücadelesini eşitlik ve özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve kadınlar olarak her zaman barıştan yana olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.
Bizler, 17. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelede aşağıdaki taleplerin vazgeçilmez önemini bir kez daha tekrarlıyoruz:
- Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na değil kendileri için politika