Skip to main content

Sonuç Bildirgeleri27

17. Kadın Sığınakları ve Dayanışma/Danışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve sosyal hizmetlerde kadına yönelik şiddet alanında çalışan sosyal çalışmacılar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 25 – 26 – 27 Ekim tarihlerinde, Diyarbakır’da,17. defa bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetini Önlemek Kadın Cinayetlerini Önlemektir: Mevcut Durum, Devlet Mekanizmalarının Yetersizliği ve Taleplerimiz” ana başlığı ile gerçekleştirilen kurultaya 60 kadın örgütü ve 200’e yakın kadın katıldı. Erkek şiddetini önleme mekanizmalarının yetersizliği ile kadın cinayetleri arasındaki bağı, hem tebliğler hem de kadınların şiddetten uzaklaşmak istediklerinde yaşadıklarına tanıklık eden da(ya)nışma merkezi ve sığınak çalışanı kadınların aktarımlarıyla tartıştık.

Kadın cinayetleri, kadınların maruz kaldığı sistematik erkek şiddetinin sonucudur. Tokat atan, aşağılayan, ekonomik engellerle kadının hayatını zorlaştıran erkekler için son durak kadınları öldürmek. Şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliği yanı sıra, varolanların işletilmesi için siyasi irade gösterilmiyor olması da kadınların şiddet yaşantılarından uzaklaşmalarını zorlaştırıyor. Kadınları güçlendirecek sosyal ve ekonomik desteklerin sunulmuyor olması ise kadınların kendi yaşamlarını kurmalarını imkânsız hale getiriyor. İşlemeyen mekanizmalar nedeniyle kadınlar şiddet yaşamına geri dönmek zorunda kalabiliyorlar. Hükümet politikalarının kadınları değil aileyi güçlendirmeyi amaçladığını, arabuluculuk işlevi gören boşanma danışmanlığı gibi pratiklerde somut bir şekilde görmekteyiz. Kadınlar için evliliği ve aile içinde kalmayı mecbur kılan her türlü politika, mekanizma ve kurum kadınları güçsüzleştirmekte ve varolan eşitsizliği derinleştirmektedir.

Türkiye tarafından 25 Kasım 2011 tarihinde çekincesiz imzalanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için idari yapının sözleşmeye göre düzenlenmediğini görüyoruz. Ayrıca yasa uygulayıcılarının da sözleşmeyi uygulamamak konusundaki dirençleri ile karşı karşıyayız. Sözleşme’nin uygulanabilmesi için gerekli altyapının hazırlanması yönünde siyasi iradenin hala gösterilmiyor olması bizleri endişelendirmektedir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemek için imzalanan uluslar arası sözleşmelerin kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada işlerlik kazanması gerekmektedir.

Bu yıl Diyarbakır’da buluşan kadınlar olarak kaçınılmaz gündemimiz yanı başımızda sürmekte olan savaş oldu. Savaşın herkes için ortak olan yıkıcılığı bir yana, Rojava’daki İŞİD vahşeti kendini en çok kadınlar üzerinden gösterdi. İŞİD kadınları köle pazarlarında sattı, tecavüz edilmesi için fetvalar verdi. Bizler, erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınlar olarak savaşın kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği arttırdığını, kadınların bedenlerine saldırının savaş stratejisi olduğunu görüyoruz. Rojava’da direnen kadınların mücadelesini eşitlik ve özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve kadınlar olarak her zaman barıştan yana olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.

Bizler, 17. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelede aşağıdaki taleplerin vazgeçilmez önemini bir kez daha tekrarlıyoruz:

  1. Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na değil kendileri için politika
Devamını Oku

16. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

AKP politikaları şiddeti önleyemiyor, erkek egemenliğini güçlendiriyor.

Devlet, erkek şiddetinin sözcüsü olmaktan vazgeçmelidir!

Erkeklerin şiddetine ancak kadınları güçlendirecek uygulamalarla son verilebilir.

Bizler erkeklerin şiddetine karşı mücadele eden kadın örgütlenmeleri, feministler, belediye ve sosyal hizmet kurumu bünyesindeki kadından yana dayanışma gösteren sosyal çalışmacılar olarak İstanbul’da 25-26-27 Ekim tarihleri arasında 16. kez bir araya geldik. Türkiye’nin kadına karşı şiddetle mücadelede en geniş platformu olan Kadın Sığınakları ve Dayanışma/Danışma Merkezleri Kurultayı yaklaşık 200 kadının katılımıyla gerçekleşti. Bu yıl kurultayda uygulanmakta olan yeni liberal-muhafazakâr politikaların kadınlara yansımalarını dile getirdik. Devletin en yetkili ağızlarından duyduğumuz, kadını aile içindeki “geleneksel” konumuna hapsetmeye çalışan görüşler bu politikaların ifadesidir. Bilinmelidir ki, erkek şiddetine yol açan tam da toplumdaki geleneksel cinsiyetçi kadınlık ve erkeklik rollerinin kabul görmesi halidir. Bu bakımdan kadınlardan öncelikle çocuk doğurmasını ve tabi ki bakmasını bekleyen, kürtajı engellemeye çalışan, kadın erkek eşitliği için mücadele etmeyen ve her fırsatta kadınlarla çocuklar şiddet görse bile ailenin güçlendirilmesini savunan anlayış, erkek şiddetinin sözcülüğünü yapmaktadır.

Yeni liberal-muhafazakâr politikaların sonucu olarak kadınlara çocuklarıyla birlikte hizmet veren sosyal kurumlar ortadan kaldırılmıştır. Yerlerine inşa edildiği söylenen Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kadınların erişimine açık değildir. Sayıları sınırlıdır, az sayıdaki merkez de kentlerin neredeyse dışındadır. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ne ulaşamayan, karakola başvurmaktan çekinen kadınların doğru ve yeterli bilgi almaları engellenmiş, şiddetten uzaklaşmaları neredeyse imkansız hale getirilmiş olmaktadır. Dahası Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri şiddet uygulayan erkeklere de hizmet vermektedir. Erkekleri “rehabilite etme” adı altında gündeme getirilen bu uygulama; arabuluculuğa kapı açmakta, kadınların yaşamını tehlikeye atmakta, kadınlara ayrılması gereken bütçeyi yine erkekler için kullanmaktadır.

ŞÖNİM’lerden destek alan ya da sığınakta kalan kadınların psikolog, avukat ihtiyacı karşılanamazken, sığınaklara vaize görevlendirilmesi, kadınların asıl ihtiyaç duydukları hukuki bilgiye ve psikolojik desteğe erişimlerinin engellenmesine bir başka örnektir. Bu uygulama aynı zamanda kadınların dini inançlarıyla ilgili ayrımcılığa maruz kalmasına yol açmaktadır.

Bütün bu uygulamalar kadın hareketinin kadına karşı şiddetle mücadelede bugüne kadar elde etmiş olduğu birikimleri de yok sayma girişimidir. Nitekim bu birikimi değersizleştirmeye, küçümsemeye ve böylece sorumluluktan kaçınılmaya çalışıldığını açıkça görmekteyiz.

Bizler 16. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına karşı şiddetle mücadelede aşağıdaki noktaların vazgeçilmez önemde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz:

  1. Kadına yönelik şiddet ile mücadeledeki kurumsal uygulamaların; kadın hareketinin bu konuda yıllardır biriktirdiği bilgi ve deneyiminin göz ardı edilmeden, şiddeti besleyen erkek egemen politikalar yok edilerek ve kadın-erkek eşitliğini sağlayan bütüncül politikalarla ele alınmasını bekliyoruz. Kadın hareketinin bugüne kadar elde ettiği çok ciddi kazanımları geriye taşıyan ve ihlal
Devamını Oku

15. SIĞINAKLAR VE DANIŞMA/DAYANIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ 

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bizler kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden, şiddetten uzak yeni yaşamlar kurulabilmesi için sığınak ve dayanışma merkezi faaliyeti yürüten kadın örgütlenmeleri ve kadınlar olarak, 12-13-14 Ekim’de İzmir Özdere’de 15. kez biraraya geldik.

Bu yıl Kurultayı; uluslararası sözleşmelere ve yasal düzenlemelere karşın kadına karşı şiddetle mücadele politikalarının hayata geçirilmediği, kadın cinayetlerinin hız kesmediği, kürtaj ve sezeryan düzenlemeleriyle bedenimizin denetim altında tutulmaya çalışıldığı, ailenin güçlendirilmesi gerekçesiyle ev ve aile içindeki geleneksel rollerimizle sınırlanmaya çalışıldığımız, tepkilerini dile getiren kadınların ise göz altına alındığı, tutuklandığı, siyaset yapmamızın engellenmeye çalışıldığı koşullarda gerçekleştirdik. Son olarak İŞTAR’da şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışma oluşturan sosyologlar, sosyal çalışmacılar göz altına alındı. Kadınların gizli kalması gereken dosyalarına el kondu. Bu durum dayanışma merkezi ve sığınakların en temel ilkelerine aykırı. Süreci yakından takip edeceğimizi, Kurultay katılımcıları olarak Mersin’e giderek İŞTAR’lı kadınlarla dayanışma oluşturacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Kamunun yapması gereken hizmetler, kadınlara yükleniyor!

“Aileyi güçlendirme” iddiası, karşılıksız daha çok kadın emeği anlamına geliyor!

Kadını aile içine hapseden ve birey olmaktan çıkaran anlayışlar, şiddete ve fiili eşitsizliklere yol açmakta. Ailenin güçlendirilmesi ile kadının özgürleşmesi ters orantılı. Çünkü ailenin güçlendirilmesi sosyal devletin yapması gereken sorumlulukları yerine getirmesi olarak değil, kadının özel alana hapsedilmesi, bütün varlığının aile içindeki annelik rolüyle tanımlanması olarak belirmektedir. Bakanlığın adında “kadın” yerine “aile” sözcüğünün tercih edilmesi, kadına karşı şiddetle mücadele yasalarının “ailenin korunması” adı altında çıkarılması, “sığınak” tanımı yerine ısrarla “konukevi” tanımının kullanılması, dizilerde giderek daha çok sayıda kadının aile içinde tanımlanması, bunun dışındaki ilişkilere RTÜK yoluyla müdahale edilmesi kadını değil, aileyi önceleyen anlayışın örnekleridir.

AKP’nin son dönemde yoğunlaşan uygulamalarında örgütlü kadınlara yönelik engellemeler, tutuklamalar, gözaltılar söz konusudur. Bu durum özellikle Kürt kadınların çalıştığı yerlerde kadın çalışmalarının meşruiyetini gölgelemekte, özel alanından zor çıkmış kadınların yeniden güvenli-kutsal ailelerine geri dönmek zorunda kalmaları sonucunu doğurmaktadır.

Aileyi yüceltme ve fetişleştirmeye yönelik muhafazakar anlayış ile piyasayı fetişleştiren neo-liberal  zihniyet birbiriyle uyum içindedir. Kısılan kamu harcamaları ve sosyal politikalar nedeniyle ortaya çıkan boşluk, kadınların ev içinde daha fazla karşılıksız emek harcamaları ile doldurulmaya çalışılmakta. Aynı şey sosyal hizmetler için de geçerli. Bu bakımdan biz kadın örgütlenmelerinin temel işlevinin kamunun vermesi gereken hizmetlerin tarafımızdan gerçekleştirilmesi olmadığı bilinmelidir. Bizler, çalışmalarımızı, kamu kurumlarının uyguladığı politikaların ve hizmetlerin kadından yana bir bakış açısı ile izlenmesi, kamuoyunda bununla ilgili farkındalık yaratılması, kadınların özgürleşmesi mücadelesinin güçlenmesi yönünde sürdürmeyi hedefliyoruz.

Konukevi değil SIĞINAK!

Kadına karşı şiddetle mücadelenin en önemli araçları durumundaki danışma merkezi ve sığınaklarda da birey olarak kadını değil, kadının aile içindeki geleneksel konumunu korumaya çalışan bir yaklaşım görüyoruz. Yasa ve yönetmeliklerde

Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri 14. Kurultayı Atölye Sonuçları

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik şiddet, güncel politikalar ve feminist mücadele atölyesi sonuçları

Atölye, kadına yönelik şiddeti erkek egemen sistem içerisinde erkeklerin kadın bedeni ve emeği üzerinde tahükküm kurmak ve sürdürmek için kullandığı en önemli araçlardan biri olarak tanımlamıştır. Kadına yönelik şiddet, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikten doğar.

  1. Hükümetin kadına yönelik politikaları yakından izlenmeli, feminist mücadelenin kazanımlarının ve söylemlerinin içinin boşaltılmasına izin verilmemelidir. Bunun karşısında feminist stratejilerimizi üretme ve geliştirme kararlılığında olacağız.
  2. Hükümet ile kadın örgütlenmeleri arasındaki görüşme süreci önemlidir. Ancak hükümetin halihazırdaki tutumunun bir oyalama sürecine dönüşmesi tehlikesinin farkında olmalıyız. 
  3. Bu görüşme sürecinden ayrı olarak kendi gündemimizi oluşturmalıyız. 
  4. Mevcut Bakanlığın adından “kadın” sözcüğünün çıkarılıp “aile” sözcüğünün eklenmesini eleştiriyoruz; Kadın ve Eşitlik Bakanlığı konusundaki talebimizde ısrarcı olacağız. 
  5. 222 kadın örgütü tarafından hazırlanmış olan “Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun” metninin bu hali ile itirazsız olarak yasalaşması için mücadele edeceğiz. Mücadelemizi güçlendirmek için kadınların yasa okur yazarlığını arttıracağız.
  6. Bu kanunun yanı sıra İstanbul Sözleşmesi’nin de çekincesiz olarak meclisten geçirilmesi gerekmekte. Bu sözleşmenin usulüne uygun olarak yürürlüğe konması, uygulanmasının sağlanması için mücadele edeceğiz. 
  7. Kadına karşı şiddet konusunda kurumların (kolluk, savcılık, mahkemeler, SHÇEK, Adli Tıp, sağlık kuruluşları, müftülük) uygulamalarının takip edilmesi önemlidir. Bu kurumlar tarafından yapılan çalışmalar şeffaf olmalıdır. Bu kurumlarda çalışanlara periyodik olarak kadın haklarını da içeren toplumsal cinsiyet eğitimlerinin verilmesi konusunda ısrarcıyız. 
  8. Eğitim müfredatının toplumsal cinsiyet konusuna duyarlı olacak şekilde yeniden düzenlenmesi bir zorunluluktur. Hükümetin bu konudaki uygulamaları bizler tarafından takip edilecek, ayrımcı ve cinsiyetçi söylemlerin kaldırılması için ısrarcı olacağız. 
  9. 25 Kasım’da 222 kadın örgütü tarafından hazırlanan Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin ve Eviçi Şiddetin Önlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın eş zamanlı olarak ortak bir basın açıklaması ile yasalaşması talebimizi duyuracağız. Bu yasanın ivedilikle itirazsız olarak yasalaşmasi talebimizi yazılı olarak Bakanlık`a ileteceğiz.
  10. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması ile beraber SHÇEK`lerin lağv edilerek devredilmesine ve bu sürecin belirsiz bir şekilde seyretmesine karşıyız. “Hak” kavramının yerini “yardım” kavramının yer alması sürecini pekiştirmeye yönelik uygulamalar sosyal refah ve eşitlik politikalarına aykırıdır. 
  11. Hükümetin, aile irşat büroları, aile eğitim programı gibi uygulamaları kadının güçsüzleştirildiği bir aileyi güçlendirmektedir. Bunun karşısında somut feminist söylem ve politikalar üretilmelidir. 
  12. Hükümetin evde bakım hizmeti, aile yardımı gibi sosyal politikalarının takibi yapılmalı, bu süreç feminist ve kadını güçlendiren politikalar açısından değerlendirilmelidir. 
  13. Hükümetin yasa yapma süreci, diyanet ve çeşitli kurumlarla yaptığı protokoller, bizler tarafından etkin bir şekilde takip edilecektir. Bilgi paylaşımı yapabilmek ve karşı sözümüzü üretmek için www.siginaksizbirdunya.org web sitesini etkinleştirmeliyiz. 
  14. Medyanın bağımsız olmadığını göz önünde bulundurarak, medyada yer alan
Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 13. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bizler, kadına yönelik aile içi şiddete karşı mücadele yürüten kadın örgütlenmeleri olarak Söke’de 17-19 Aralık tarihleri arasında 13. kez biraraya geldik. 13. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın bu yıl ana gündemi kadın cinayetlerine karşı mücadele oldu. Yürüttüğümüz verimli tartışmaların sonucunda birlikteliğimizi güçlendirdik, aşağıda belirlediğimiz kararlar doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmeyi hedefledik.

  • Kadın cinayetleri erkek egemen sistemin kadını toplum hayatından silmek ve sindirmek, erkeklerin kadın bedeni ve emeği üzerindeki tahakkümünü sürdürmek amacıyla uyguladığı sistematik şiddettir. Bununla ilgili sayısal veriler yetersizdir, üstelik kadın intiharlarını kapsamamaktadır. Oysa kadın intiharları da kadın cinayetleri olarak değerlendirilmelidir. Kadın cinayetlerinin önemli bir bölümünün ateşli silahlarla işlendiği düşünülürse bireysel silahlanmanın, koruculuk gibi silahlanmanın denetimsiz bırakıldığı uygulamaların, kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti artırdığı ortadadır. Üstelik hazırlanmış olan yeni silah yasa tasarısının da gösterdiği gibi silah edinmeyi kolaylaştırma, silah kullanma yaşını aşağı çekme eğilimi söz konusudur. Ateşli silahlarla ilgili bu uygulamalar durdurulmalı, geri çekilmelidir. Kadın katillerini koruyan erkek egemen sistem ve bu sistemi ayakta tutan kurumlardan yargı, var olan yasaları uygulamamakta ısrarla direnmektedir. Kadınların yakınları tarafından öldürüldüğü birçok davada ‘haksız tahrik indirimi’, yani ‘erkeklik indirimi’ uygulanmaktadır. Adalet mekanizmalarına ya da emniyet güçlerine başvuran kadınlara yeterli koruma sağlanamamaktadır. Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını öngören 432O sayılı yasaya bugünkü uygulamanın tersine, önce koruma kararının verilmesi, ardından gerekli işlemlerin yerine getirilmesi biçiminde işlerlik kazandırılmalı, kolluk birimlerinin bu yasanın uygulanmasında etkin olması sağlanmalıdır. Yasa, ivedilikle evlilik birliği olmayan birliktelikleri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
  • Tecavüz, cinsel şiddet olarak kadın bedenini tahakküm altında tutmanın bir başka yoludur. Tecavüze uğrayan kadınların emniyet, adli tıp, mahkeme süreçlerinde tekrar tekrar mağdur edilmeleri söz konusudur. Erkek şiddeti çoğu kez çocuklara da tecavüz olarak yönelebilmektedir. Kocaeli İl Sosyal Hizmetler Kurulu tarafından dile getirilen zihinsel engelli kadınların uğradıkları tecavüze karşılık kısırlaştırılması önerisi ise tecavüz suçunda suçu işleyenin değil, tecavüze uğrayanın cezalandırılmasının ne kadar yerleşmiş olduğuna açık bir örnektir. Tecavüzün medya aracılığıyla sıradanlaştırılmasının önüne geçilmeli, kamu kurumlarında görevlilerin ivedilikle cinsel şiddet ve cinsel suçlarla sorumluluğunu yerine getirmeleri sağlanmalıdır. Tecavüz Kriz Merkezleri konusunda önce pilot uygulamalar başlatılmalı, bu merkezlerin üniversite ya da tam teşekküllü hastanelerde kurulması gerçekleştirilmelidir. Bu alanda mücadele yürüten kadın örgütlerinin oluşumla ilgili desteği alınmalıdır.
  • Kadına yönelik yapılan çalışmalarda doğrudan kadının ihtiyaçlarını göz önüne alan bir yaklaşımın yerleşmesi çok önemlidir. Kadını değil, aileyi önceleyen yaklaşımlar, kadına yönelik şiddetin üstünü örtmekte; ailenin güçlendirilmesi, kadın açısından daha çok ve yine karşılıksız evişi/bakım hizmeti anlamına gelmektedir. Bu açıdan 26 Kasım’da Antalya’da düzenlenen Aile Konferansı’na Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Kavaf’ın katılımını ve orada alınan kararları kınıyoruz.
Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 12. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

11-13 Aralık’ta düzenlenen Kurultaya Türkiye’nin dört bir yanından katılan 70’e yakın örgüt, zaman geçirmeden yasaların uygulanması ve yeterli sayıda kadın sığınağı açılması için harekete geçiyor.

Türkiye’de sığınak ve da(ya)nışma merkezi faaliyeti yürüten bağımsız kadın grupları, belediye, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), uzmanlar ve aktivistler 11-13 Aralık’ta 12. Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nı Adana’da düzenledi. Kurultayın ilk gününe yaklaşık 164, ikinci gün yapılan altı atölye çalışmasına da yaklaşık 140 civarı kadın katıldı. Kurultay’ın bugün açıklanan Sonuç Bildirgesi’ni aktarıyoruz.

İlk yıl (1998) kurultaya yaklaşık 10 kadın örgütü katılırken, bugün kurultay içinde 70’e yakın kadın da(ya)nışma merkezi bulunuyor. Kurultay, kadına yönelik şiddetle mücadelede başta 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa ve TCK olmak üzere birçok yasal düzenlemenin tartışılabilmesini ve gerçekleştirilebilmesini sağladı. Nüfusu 50 bini aşan belediyelerde sığınak açılması, 2006/17 sayılı Başbakanlık genelgesi ve 22.10.2009 tarihinde İçişleri Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanlığı arasında imzalanan protokolü kurultayın sonuç bildirgelerinin devlet tarafından resmileştirilmesinin belgeleri olarak görülmelidir. Yine kurultayın ilk düzenlendiği yıl sığınak sayısı yediyken, son verilere göre bugünkü mevcut sığınak sayısı 52’dir.

Kurultayın 1.günü program uyarınca basın bülteni, tebliğler sunumu yapılmış, açılacak atölye isimleri belirlenmiştir.

Kurultayın 2. Günü olan 12.12.2009 tarihinde ise,11.12.2009 akşam saatlerinde kapatılma kararı açıklanan kısa adı DTP olan Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılma kararı ardından; kurultay katılımcısı olan Diyarbakır, Silvan, Nusaybin, Van-Saray, Van-Erciş, Diyarbakır-Lice, Diyarbakır-Ergani’den gelen kadın da(ya)nışma merkezi ve sığınma evi temsilcileri ilgili kapatma kararı nedeniyle yaşamakta oldukları yerde tanıdıklarının yanında olmak istediklerini belirterek dönmek istediklerini, mevcut durum nedeniyle kurultay çalışmalarında verimli olamayacaklarını ifade ederek, kurultaydan ayrılma iradelerini, kurultayla da paylaşarak ve gönüllerinin kurultayda kaldığını da belirterek ayrılmak zorunda olduklarını belirtmişlerdir.

Sözü edilen veda yaşanırken, SFK temsilcisi arkadaşın, kurultaydan ayrılan arkadaşlarımızla dayanışma isteğini dile getirirken kullandığı sözcükler nedeniyle; kurultay salonunda bulunan bazı katılımcı kadınların ayrılmalar sırasında ve sonrasında yapılan konuşmalara karşı gösterilen tutum ve davranışlar ortamı germiş bu durumu şiddet olarak değerlendiren bazı guruplar, özeleştiri ve yöntem üzerine bir oturum istemiştir. Yapılan oturumda somut bir sonuca ulaşılamayınca öneri sahibi guruplar atölyelere katılmayacaklarını beyan etmişlerdir. Bu kararın ardından bazı atölyeler iptal edilmiş ve yaşananların tartışılması gerektiğini düşünen bir grup kadın şiddeti tartışmak üzere ayrı bir atölye oluşturmuştur. Atölye çalışmalarının başlaması ile kurultay programına devam edilmiştir. Sonrasında Mor Çatı ve SFK temsilcisi arkadaşlar, kurultay salonunda gerçekleşen tepkisel tavırların, şiddet içeren nitelikte olduğu düşüncesiyle, öncelikle bu durumun ve feminist etiğin katılımcılar tarafından tartışılması gerektiği yönündeki istemlerini kurultayla paylaşmışlardır.

Yapılan konuşmalar ve değerlendirmelerin ardından, kurultay katılımcılarının önemli

Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 11. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

BASINA VE KAMUOYUNA

Bizler, kadına yönelik şiddete karşı sığınak ve dayanışma merkezi faaliyeti yürüten bağımsız kadın grupları, belediyeler, SHÇEK çalışanları, üniversitelerin ilgili bölüm temsilcileri ve feminist kadınlarla 11-13 Ekim 2008 tarihleri arasında Van’da bir araya geldik. Gerçekleştirdiğimiz 11. Sığınak ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayına yaklaşık 130 kadın katıldı. Kurultay katılımcıları olarak, kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizde atölye çalışmalarıyla derinlemesine tartıştığımız aşağıdaki konuların takipçisi olacağız:

  1. Yasalarımız hala kadın cinayetlerinin ortadan kaldırılmasını sağlayacak gerekli düzenlemeleri içermemektedir: Halen Türk Ceza Kanununda bulunan “haksız tahrik” düzenlemesi, birçok kadın cinayetinde failleri haklı bir perspektiften değerlendirmek suretiyle uygulanmaktadır. Bu durumda kadının “beyaz tayt giymesi”, “işveli şekilde saati sorması”, “sıkça banyo yapması” gibi iddialar, eril hukuk sisteminde haksız tahrik nedeni olarak gösterilerek failler devlet tarafından korunmakta, neredeyse ödüllendirilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “haksız tahrik” düzenlemesi, kadın cinayetlerinde kullanılamayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
  2. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, kadın örgütleri ile yeterli işbirliği yapmamaktadır: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Avrupa Birliği desteği ile yürüttüğü Kadına Yönelik Aile İçi Şiddete Karşı Mücadele Projesi kapsamında Aralık 2007’de yayınlanan “Ulusal Eylem Planı” önemli eksiklik ve sorunlar içermekte. Hazırlanış sürecine kadın örgütlenmelerinin yeterince dâhil edilmediği Ulusal Eylem Planı’nın içeriğinde, Planın kadın örgütleri ile birlikte hazırlandığı ve uygulamasına kadın örgütlerinin de dâhil olacağı belirtilmekte. Oysa Planda kadın örgütlerinin birçok talebi yer almamakta ve yakıcı sorunların tümü uzun vadeye ertelenmektedir. Ulusal Eylem Planının da ortaya koyduğu gibi devlet kadına yönelik şiddete karşı mücadele konusunda yeterli kaynaklar ayırarak ivedi çözümler üretmekten uzaktır.
  3. Uygulanan neoliberal ekonomi politikaları sosyal devleti küçülterek yoksulluk ve işsizliği hızla artırmakta, bunun da en olumsuz sonuçlarından kadınlar etkilenmektedir:
    • Uygulanmakta olan neoliberal politikaların bir parçası olarak Ekim ayında yürürlüğe girmiş olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS) kadınları erkeklere daha da bağımlı kılmaktadır. SSGSS, kadın bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.
    • Kamu kurumlarından başlanılarak, istihdamda kadın kotası uygulanmalıdır. Özellikle sığınakta kalan ve şiddetten uzak yeni bir yaşam kurmaya çalışan kadınlar açısından istihdamda kota sağlanması hayati önem taşımaktadır.
    • Küresel silahlanma ve savaşa aktarılan kaynaklar, eğitim, sağlık gibi harcama kalemlerinin yanı sıra kadının güçlendirilmesine ve kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına ayrılmalıdır.
  1. Ülkemizdeki sığınak ve danışma hizmetleri yetersiz düzeydedir: Kadına yönelik şiddet ile mücadelede son derece önemli olan danışma merkezi ve sığınakların sayısı acilen arttırılmalı, var olan ve yeni açılacak merkez ve sığınakların feminist analizlerden yararlanılarak düzenlenmesi esas alınmalıdır. Türkiye gerçeğini ve sığınak ihtisas alanını düşünerek kalan kadınlara ana dillerinde danışmanlık verecek personel bulundurulmalıdır. Öncelikli olarak Kürtçe, İngilizce, Arapça vb.
  2. Ensest ile mücadele için yeterli önlemler alınmamaktadır: Halen
Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 10. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bizler, sığınak ve da(ya)nışma merkezi faaliyeti yürüten bağımsız kadın grupları olarak, belediye, SHÇEK, üniversitelerin ilgili bölüm temsilcileri ve feminist kadınlarla birlikte 10. Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayını 7-8-9 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirdik. Kurultayın ilk gününe yaklaşık 200 kadın, ikinci gün yapılan 6 atölye çalışmasına da yaklaşık 100 kadın katıldı.

Aile içinde kadına yönelik şiddet, kurultaylar aracılığıyla bir araya gelen kadınların mücadeleleri sonucu devletin hatta özel sektörün gündemine de girdi. Devletin AB finansmanı ile de olsa politikalar geliştirmeye başladığı bugün, biz kadınlar, sorunun aile içi iletişimsizlik boyutuna indirgenmesine ya da şiddetle mücadelenin ailenin korunması temelinde ele alınmasına izin vermemeliyiz. Bunun için de daha örgütlü mücadele etmemiz zorunludur.

Ayrıca özel sektörün, özellikle Hürriyet Gazetesinin başlatmış olduğu “Aile İçi Şiddete Son” kampanyası ile birlikte kadına yönelik şiddete karşı farkındalığın genişlemesi olumludur. Ancak kurultayla aynı tarihlerde “Aile İçi Şiddeti Önlemekte Medyanın Rolü” konulu bir konferans düzenleyen Hürriyet Gazetesinin kurultaya hiç yer vermemiş olması düşündürücüdür. Kadına yönelik aile içi şiddete karşı samimi ve tutarlı çalışma yürütmeyi hedefleyen hiçbir kurum, kadın hareketinin kazanımlarını ve mücadelesini görmezden gelerek bir yere varamaz. Üstelik Avrupa Birliği’nden sağlanan finansal destekle Alo Şiddet Hattı projesi yürütmekte olan Hürriyet’in, hedefleri tam olarak çakışmasa bile kendisine yapılan başvurularla ilgili kadın örgütleri ile işbirliği yapması kaçınılmazdır. Bu bakımdan Hürriyet Gazetesi’ni, yürütmekte olduğu kampanya sürecindeki çalışmalarını, kadın örgütleriyle kurduğu ilişkiler açısından da gözden geçirmesinin gerekliliğini düşünüyoruz. Ayrıca Acil Yardım Hattı vasıtasıyla Hürriyet’in de yüz yüze geldiği kadınların sorun ve sıkıntıları karşısında, devletin gerekli mekanizmaları oluşturması yönünde ne gibi yaptırımlar oluşturulabileceğine ilişkin fikir alışverişinin yapılması için kadın örgütleriyle ortaklaşa bir zemin oluşturmak bir ihtiyaçtır.

İlk yıl (1998) kurultaya yaklaşık 10 kadın örgütü katılırken, bugün kurultay içinde 60’a yakın kadın da(ya)nışma merkezi bulunuyor. Kurultay, kadına yönelik şiddetle mücadelede başta 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa ve TCK olmak üzere birçok yasal düzenlemenin tartışılabilmesini ve gerçekleştirilebilmesini sağladı. Nüfusu 50 bini aşan belediyelerde sığınak açılması, 2006/17 sayılı Başbakanlık genelgesi ve ilgili İçişleri Bakanlığı genelgeleri kurultayın sonuç bildirgelerinin devlet tarafından resmileştirilmesinin belgeleri olarak görülmelidir. Yine kurultayın ilk düzenlendiği yıl sığınak sayısı 7 iken, son verilere göre bugünkü mevcut sığınak sayısı 36’dır.

Bizler, kurultayın son günü, dayanışma merkezi ve sığınak faaliyeti yürüten bağımsız kadın grupları olarak diyoruz ki;

  1. Yeni Belediyeler Yasasının kabulünün üzerinden 3 yılı aşkın bir zaman geçmesine karşın, belediyelerin büyük bir çoğunluğu bu yasanın sığınak açılması ile ilgili hükmünü yerine getirmemiştir. Açılmış olan sığınaklar da yerleşmiş uluslararası ilkelerin dışında faaliyet yürütmektedir. Bu nedenle, 8 Mart 2008’de Türkiye’nin dört bir yanında
Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 9. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultaylarının dokuzuncusu 24-25-26 Kasım 2006’da İzmir’de yapıldı. Kurultayın kadın kuruluşlarından ve bu alanda çalışan, çalışmak isteyen kadınlardan oluşan 134 katılımcısı bulunuyordu. 9. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayının finansal desteği, daha önceki kurultaylarda olduğu gibi yine Heinrich Böll Vakfı tarafından sağlandı.

Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayları 1998 yılında Mor Çatı’nın girişimiyle başlatılmıştı. Bu süreçte şiddet alanında mücadele veren pek çok kadın grubu, feminist bir zeminde bir araya geldiler. 7. ve 8. Kurultaylarda, kurultayın kendisini tanımlamasına yönelik yoğun tartışmalar yaşandı, son olarak Bartın’da yapılan ara toplantıda bileşenler, bu tartışmaları sonuçlandırarak belirli bir noktaya getirdi. Buna göre kurultayın çerçevesi aile içinde kadına yönelik şiddet olarak belirlendi ve bunu etkileyen kadınlar üzerindeki diğer şiddet biçimlerinin de kurultaylarda bir atölye çalışması olarak ele alınacağı yönünde görüş birliği oluştu.

EKDAV’ın evsahipliğinde gerçekleştirilen 9. Kurultay, İletişim Merkezi’nden Birsen Atakan’ın sürecı özetleyen konuşması ile başladı. Ardından tek tek katılımcı kadınlar ve yeni kadın grupları kendilerini tanıttılar. Katılımcılar arasında bir kadın polis de bulunuyordu. Kendisinin görevli olmadığını, İzmir’de Yerel Gündem 21 faaliyetlerine katıldığını söylemesi nedeniyle kurultayın 1. gün faaliyetlerine katılabileceği konusunda görüş birliği oluştu.

Sunumlara geçildi. Hicran Karabudak, gönüllü olmanın ve kadın kuruluşlarında gönüllü olmanın önemi üzerine konuştu. Amargi’nin sunumu “Farkındalık, farklılık” konusundaki değerlendirmeleri içeriyordu. KADAV kadın istihdamı ile ilgili yapığı bir sunumla, istihdam konusunun kadınlar açısından önemine dikkat çekti, kadın örgütlenmelerini konuyla ilgili hazırladığı ankete katılmaya çağırdı. İzmir’den Pakize yasaları ve genelgeyi değerlendirdi. Yine İzmir’den Ferihan Kürtçe yaptığı konuşmada Kürt kadınların farklı ezilme biçimlerine dikkat çekti. Kadın Dayanışma Vakfı ise 8. kurultayın yeterince değerlendirilmediğini, KAMER’in bu toplantıya katılmamasının anlamlı olduğunu vurguladı. İzmir’den bir başka katılımcı olan Gönül, kurultaylarda bir sığınak modelinin belirlenmesi gerektiğini dile getirdi.

Günün sonunda, atölyelerde buluşmak üzere sözleşildi. Ancak çalışmalara katılan kadınların bir bölümü “Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet, bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları” atölyesinin yapılmasını yeniden tartışmaya açmak istediler. Bir önceki kurultaya ve ara toplantıya katılan kadınlar ise bu konunun Diyarbakır kurultayında ve ara toplantıda tartışıldığını, bağlayıcı karar alındığını belirttiler. Atölyeye katılımın zorunlu olmadığı, ama atölye çalışmasına katılmak isteyen kadınları engelleme yönündeki bir tutumun da feminizmle bağdaşmayacağı belirtildi.

Ertesi gün atölye çalışmaları başladı. Ara toplantıda belirlenen atölye konuları aşağıdaki başlıklardan oluşuyordu:

  1. Sığınak yaşamı, aile içi şiddet dışı başvurular, kadınların sığınak sonrası yaşamlarının desteklenmesi. (Alanda çalışan kadınlara açıktır)
  2. Ensest karşısında danışma merkezleri neler yapabiliyor? Ensest nasıl açığa çıkartılabilir? (Alanda çalışan kadınlara açıktır)
  3. Kürt kadınlara yönelik çok yönlü şiddet, bunun aile içi şiddete ve topluma yansımaları.
Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 8. Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Diyarbakır’da yapılan Kadın Sığınaklar ve Danışma/Dayanışma Merkezleri 8.Kurultayı’nda önceden belirlenen programın bir kısmı gerçekleştirilmekle birlikte atölye çalışmaları yapılmadı. İkinci ve üçüncü gün boyunca da tartışmalar sürdü. 3 günlük kurultay süresi katılımcılar arasındaki tartışmanın sonlanmasına ve bir sonuç bildirisi çıkartılmasına yeterli olmadı.

Kolaylaştırıcı grup oluşturulduktan ve ev sahibi Selis Danışmanlık açılış konuşmasını yaptıktan sonra 2005 eylülünde İzmir’de yapılan ara toplantı kararlarına ilişkin yöneltilen eleştirilerle, kurultay ve katılımcılar hakkında tartışılmaya başlandı.

Zaman zaman heyecanın yükseldiği kurultay süresince kurultayın adı, katılımcıların kimler olacağı, kurultayın içeriği, ara toplantının işlevi, feminist etik, Kürt kadınlara yönelik şiddet, Kürt kadınlara yönelik şiddetin kurultayın konusu olup olmadığı, iletişim merkezinin işlevi üzerine çeşitli görüşler savunuldu.

Bir sonuç bildirisi oluşturmamakla birlikte, kurultay katılımcıları, 9.kurultayın ve ara toplantının nerede yapılacağına, ara toplantının içeriğine, iletişim merkezinin bir yıllık çalışma biçimine ve sığınakların açılması için eylem yapmaya karar verdiler.

Kurultayda ifade edilen çeşitli eğilimler:

  • Kurultayın feminist bir buluşma alanı olduğu ve kurultayda feminist etik ve ilkelerin benimsendiği, kadın bakış açısına sahip grup ve kuruluşların bir araya geldiği bir yer olduğu vurgulandığında bazı kadınlar, kendilerini feminist olarak tanımlamadıklarını, feminist olmadıklarını, kurultay katılımcıları arasında feminist olmayanların var olduğunu belirttiler.
  • Kurultayda tartışılan konulardan biri kurultayın içeriği ve adı oldu. Eğilimlerden biri kurultayın oluşturulma nedeninin aile içi/ev içi şiddet alanında çalışma yapan kuruluş ve grupları bir araya getirmek ve bu alanda derinleşmek olduğu yönünde. Bu eğilimdeki katılımcılar, aile içi şiddetin sonlanmadığını, aile içi şiddetin en görünmez şiddet biçimi olması nedeniyle üzerinde daha fazla ve detaylı çalışılmasına ihtiyaç duyulduğunu, kurultayın içeriğinin genel olarak kadına yönelik şiddet olarak belirlenmesi halinde hem süre hem bütçe hem katılımcıların fazlalığı nedenleriyle aile içi şiddetle ilgili derinlemesine bir çalışma yapmanın mümkün olamayacağını savunarak kurultayın adının da zaten bunu ifade ettiğini, kadına yönelik şiddetle ilgili ayrı bir kurultayın yapılabileceğini söylediler.
  • Diğer bir eğilim, kurultayın sadece aile içi şiddete odaklanmadığını, daha önceki kurultaylara katılan kuruluş ve grupların mücadele alanını sadece aile içi şiddet olmadığını, kurultay aile içi şiddet üzerine çalışmak için oluşturulmuş olsa da ihtiyacın değiştiğini ve kadına yönelik başka şiddet biçimlerinin de bu kurultayda yer alması gerektiği yönünde oldu. Bu eğilimdeki kadınlar, kurultayın aile içi şiddetle sınırlandırılmasını ve katılımcıların sadece danışma merkezlerinden oluşmasını daraltıcı bulduklarını ifade ettiler.
  • İzmir’de yapılan ara toplantıda “Kürt kadına yönelik şiddet” başlığı altında ayrı bir atölyenin yapılmaması ve Kürt kadına yönelik şiddetin “kadına yönelik şiddet” başlıklı atölyenin içerisinde tartışılmasına ilişkin karar alınmıştı. Kurultayda, katılımcıların bir kısmı, Kürt kadınların yaşadıkları şiddetin, kimliklerinden dolayı farklılıklar gösterdiğini ve bu şiddetin ifadelendirilmesinin, tartışılmasının önemli
Devamını Oku