Skip to main content

Kurultaylar

26. KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

By Haberler, Sonuç Bildirgeleri No Comments
  1. KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

Kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden feministler, kadın ve LGBTİ+ örgütleri, belediyeler, kamu kurumları ve barolardan kadınlar olarak bu yıl 26. defa düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğiyle 4-5-6 Kasım 2023 tarihlerinde “Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadelede Önleyici Çalışmalar” ana başlığıyla İzmir’de gerçekleştirilen kurultaya 128 kurumdan 300’e yakın kadın katıldı.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadınların kazanımları açısından önemli bir geriye gidişle karşı karşıyayız. Anayasa ve medeni kanun değişikliği tartışılırken bir yandan 6284 sayılı Kanun’a yönelik saldırıların bir sonucu olarak kanunda değişiklik yapılmasına dair taleplerin dillendirildiğini duyuyoruz. Uzun yıllardır süregelen bu saldırılar iki yıl önce Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle, bir diğer ifadeyle Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair siyasi irade ortaya koymayacağını beyan etmesiyle yeni bir aşamaya gelmişti. Bu yeni aşama toplumsal cinsiyet eşitliğine açık bir düşmanlığı da içeriyor.

Bizler kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden feministler olarak biliyoruz ki erkek şiddeti toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Şiddetin kaynağı olarak bu eşitsizliğe işaret etmeden ve bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı hedeflemeden kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele etmek mümkün olamaz. Bu nedenle şiddete karşı mekanizmalar talep ederken cinsiyet eşitliğini sağlamaya ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik politikalar talep ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesinin ardında, sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmayı temel alması olduğunu biliyoruz. Bu geriye gidiş ve saldırılar karşısında bugün toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikaları tartışmak ve gündem etmeyi önceliklendirmek hayati öneme sahip. Şiddeti yalnızca kadınlar şiddete maruz kaldıktan sonra, onları “korumak” üzerinden tartışan ve şiddeti önlemeyi gündeme almayan yaklaşıma itiraz ediyoruz.

İstanbul Sözleşmesi’nde de ifade edildiği üzere şiddeti önlemek kadına yönelik şiddetle mücadelenin temel parçalarından birini oluşturmalıdır. Şiddeti önlemek ise toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçirecek politikalar üretmek ve cinsiyet ayrımcılığı ile kararlılıkla mücadele etmekle mümkün. Kadına yönelik şiddetle mücadeleden sorumlu Aile ve Sosyal Bakanlığı ise eşitlik için çalışmak şöyle dursun Aile Çalıştayları düzenleyerek aileyi korumayı ve güçlendirmeyi gündemine almış durumda. Geçtiğimiz yıl aile odaklı politikaların şiddetle mücadeleye etkisini konuştuğumuz kurultayda da vurguladığımız üzere, aileci politikalar kadınları aile hapsetmeye yararken kadınları şiddete karşı mücadelelerinde yalnız bırakıyor. Bakanlığın görevi aileyi korumak ve muhafaza etmek değil, kadınları şiddete karşı güçlendirecek ve eşitliği tesis edecek uygulama ve politikaları hayata geçirmektir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığının neye mal olduğunu 6 Şubat depremi ve sonrasında bir kez daha açıkça gördük. Afet sonrası müdahalelerin cinsiyet odaklı yapılmamasının sonuçlarına en temel insani yardıma dahi kadınların ve LGBTİ+’ların

Devamını Oku

25. KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

By Haberler, Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi beşincisi için 12-13-14 Kasım 2022 tarihlerinde, Rosa Kadın Derneği’nin ev sahipliğiyle Diyarbakır’da bir araya geldik. “Aile Odaklı Devlet Politikaları Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadeleyi Nasıl Güçsüzleştiriyor?” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz kurultayın ilk gününe aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların olduğu farklı illerden 310 kadın katıldı.

Bu yıl uzun bir süredir mevcut kazanımlarımıza ve haklarımıza yapılan saldırılar ile beraber, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesi sonrası toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı/aileci politikaları getiren yaklaşımı ve bu politikaların kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelemizi güçsüz kılan yanlarını değerlendirdik. Özellikle son dönemde yapılması planlanan anayasa değişikliğine yönelik tartışmaların ailenin tanımı üzerine yoğunlaşmasının devletin bu konuya yaklaşımının açık bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Devlet ailenin tanımını yapamaz, devletin sorumluluğu kadınları aile içerisinde maruz kaldıkları şiddete karşı korumaktır. Kadınları aileye indirgeyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini normalleştiren, LGBTİ+ karşıtı politikalar üzerine kurulan bu yaklaşımı neredeyse tüm politika ve uygulamalarda ana akımlaştırmaya çalışan ve nihayetinde kadınları şiddete mahkum eden aileci politikalara itirazımız var. Kadınların şiddet gördüğü aileyi ne olursa olsun kutsal kabul eden yaklaşımın yargı kararlarında kendini gösterdiğini, kadına yönelik şiddet suçlarının cezasızlıkla sonuçlandığını ya da aile mahkemelerince kadınlar aleyhine kararlar alındığını görüyoruz. Erkek şiddetiyle mücadele aileyi korumak, muhafaza etmek ve kutsallaştırmak üzerine değil kadınları ve LGBTİ+’ların güçlenmesi üzerine kurgulanmalıdır.

Aileci politikaların sosyal politikalar üzerindeki etkisinin, kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde ve çocukların korunmasında önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz. Yoksullukla mücadeleyi kadınların üstüne yükleyen devlet politikaları, kadınlara sosyal yardımları sadaka dağıtır gibi veriyor. Kadınlar yoksullukla cebelleşirken bir diğer yandan ev işleri ve bakım yüküyle baş etmek zorunda kalıyor. Şiddetten uzakta kendi hayatlarını kurmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişemiyorlar. Yerel yönetimlerin sunduğu destekler kadınların hayatlarında önemli değişimler yaratabiliyor fakat pek çok belediyede kadından yana yaklaşımı görmekte güçlük çekiyoruz. Kürt illerinde ise kayyum politikalarının kadına yönelik şiddetle mücadeleyi olumsuz etkilemeye devam ettiğini kadınların ve kadın örgütlerinin deneyimlerinden görüyoruz.

Bize dayatılan aile odaklı/aileci politikalara inat, toplumsal cinsiyet karşıtı, kadın düşmanı politikalara karşı Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı olarak, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelemizin devamlılığını etkin bir şekilde sağlayabilmek için ortaklaştığımız ve öne çıkan mücadele başlıklarımızı/ taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:

  1. Hukuksuz bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı iptal edilmeli ve İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden imzacı olunmalı.
  2. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın adı değiştirilerek, “Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı” olmalı.
  3. Devlet sığınaklarının ve ŞÖNİM’lerin işleyişinde ve
Devamını Oku

24. KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

By Haberler, Sonuç Bildirgeleri No Comments

25 Kasım 2021

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi dördüncüsü için 6-7 ve 9 Kasım 2021 tarihlerinde, pandemi koşulları nedeniyle bu yıl da çevrimiçi olarak, bir araya geldik. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karşıtı Politikalar ve Feminist Stratejilerimiz” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz Kurultay’ın ilk gününe farklı illerdeki kadın ve LGBTİ+ örgütlerinden ve kamu kurumlarından 267 kadın katıldı.

Bir süredir dünyada ve Türkiye’de, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden, haklarımıza yönelik saldırıların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kurultay’da da son yılların tartışmalarına yansıyan bu saldırıların Türkiye’de vardığı nokta 20 Mart 2021’de bir gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imza çekmesi oldu. Yıllardır Kurultay bileşenleri olarak İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele için önemini dile getirirken uygulama sorunlarına da işaret ettik. İstanbul Sözleşmesi’ni eksiksiz bir şekilde uygulamak için siyasi irade göstermesi gereken Türkiye Devleti’nin bu tutumu, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair bir kararlılık ve niyet olmadığını bizlere bir kez daha gösterdi.

İstanbul Sözleşmesi yerine neyin konulacağı tartışmaları sürerken ulusal eylem planları ve strateji belgelerine bakıldığında toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı politikaları getiren yaklaşımı açık bir şekilde görüyoruz. Hazırlanan her yeni eylem planı ve strateji belgesi geriye gidişin resmi olurken aynı zamanda politikasızlığın da bir belgesi. Devletin kendi çalışmasının izleme ve değerlendirmesini yapmaması, yürütülen planların etkililiğinin önemsenmediğini ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair hesap verme sorumluluğunu yerine getirmediğini gösteriyor.

Özellikle yerel yönetimlerin İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan söylemlerini uygulamaya taşımalarını bekliyoruz. Mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmelerinin yanı sıra kadın örgütleri ile işbirliği içinde çalışmalarını, feminist bakış açısı ile stratejik planlama oluşturmalarını bekliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını belediyelerin tanımamalarını ve Sözleşme değerlerine bağlılıklarını uygulamada göstermelerini talep ediyoruz.

Bizler, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın örgütleri olarak, şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerine tanıklık ediyoruz. Bu deneyimler kadınların Türkiye’de şiddetle mücadele için var olan mekanizmalara erişimde önemli güçlüklerle karşı karşıya kaldıklarını gösteriyor. Şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerinden hareketle hazırladığımız izleme raporlarıyla da görüyoruz ki 6284 sayılı Kanun gereği gibi uygulanmıyor, ŞÖNİM’ler koordinasyon görevini yerine getiremiyor, gizlilik kararlarının uygulanmasında yaşanılan sorunlar can güvenliği açıklarının yanı sıra kadınların haklarına erişmelerinde öyle güçlükler yaratıyor ki gizlilik kararlarını kaldırmayı dahi tercih edebiliyorlar. Ekonomik destek ihtiyacı olan kadınların bu desteğe erişimindeki sorunların başında bu koordinasyonsuzluğun olduğu görülüyor. Kürt illerindeki kadın kurumlarından gelen raporlar ve deneyim aktarımlarından da gördüğümüz üzere devletin birçok mekanizması kadın mücadelesini engellemekte ve var olan kadın birimlerini, kurumlarını işlevsiz hale getirmeye çalışmaktadır. Bu durum özellikle kayyum

Devamını Oku

23. KADIN SIĞINAKLARI VE DA(YA)NIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bu yıl 23.’sünü düzenlediğimiz Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nı, Covid-19 pandemisi koşullarında, 7-10 Kasım tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirdik. “Pandemide Şiddet, Bakım Emeği ve Eşitlik Mücadelesi” başlığı altında, 27 farklı ilden aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, bağımsız feministler, belediye ve kamu kurumlarında çalışan katılımcıların olduğu 270 kadın bir araya gelerek kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele alanında yürütülen politikaları, uygulamaları ve mücadele yöntemlerimizi tartıştık.

Dünyada ve Türkiye’de, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden haklarımıza yönelik saldırıların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kadın düşmanı politikaların bu derece pervasızca ve yaygın olarak tartışılmasına karşın eşitlik mücadelemiz ulusal ve küresel ölçekte dayanışma ile büyüyor. Dünyanın her yerinden kadınlar olarak hem haklarımıza yönelik saldırılar karşısında hem de Covid-19 pandemisinin arttırdığı eşitsizlik konusunda benzer deneyimlerimiz ortak mücadelemizi güçlendirdi.

Türkiye’de, ilk Covid-19 vakasının açıklandığı Mart ayından beri, devletin toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmek yerine kadın-erkek eşitsizliğinin daha da derinleşmesine yol açan cinsiyet görmeyen tedbirler aldığını görüyoruz. Yoğunlaşan ev işleri ve bakım emeğinin kadınların sorumluluğuna bırakıldığını ve ağırlıklı olarak hizmet sektöründe veya kayıt dışı ekonomide çalışan kadınların işsiz kaldığını gördük.

Pandemi erkek şiddetinin yoğunlaşmasına, kadınların destek ihtiyacının artmasına neden oldu. Şiddetle mücadele mekanizmalarında her daim yaşanmakta olan sorunlar bu dönemde daha da derinleşti. Kadınların destek ihtiyacı artarken kadınlar için sosyal destek ve güvenlik mekanizmalarına ulaşabilmek çok daha zorlaştı. Kamu hizmetleri ve toplumsal ilişkilerdeki cinsiyetçi yaklaşımlar pekiştirildi. Daha önce Kurultay bileşeni örgütler olarak işaret ettiğimiz gibi bir acil eylem planı ihtiyacı ortaya çıktı. Fakat Bakanlık kadın örgütlerinin taleplerini görmezden gelerek pandemi koşullarında kadına yönelik şiddetle mücadele konusunu öncelikli mesele olarak önüne almadı.

Şiddet var olan eşitsizliklerden beslenirken şiddetle mücadelede yaşanan sıkıntılar pandemi ile katmerlendi. Bu süreçte, kadın örgütleri olarak takip ettiğimiz pek çok başvuruda, kötü uygulama ve yönlendirmelerle karşılaştık. Pandemi bahane edilerek sunulmayan hizmetler nedeniyle kadınların erkek şiddetinden uzak bir hayat kurmasının zorlaştığına tanık olduk. Özellikle kolluk kuvvetlerinin 6284 sayılı Kanun kararlarını vermek, şikâyet almak ve sığınağa yönlendirmek gibi temel görevlerini yapmadığı gibi kadınları yanlış bilgilendirdiğini gördük. Eşitsizliğin ve kadın yoksulluğunun derinleşmesi, ekonomik ve sosyal destek başvurularının artmasına sebep oldu. Özellikle öğrenci veya gelirini kaybeden genç kadınlar, pandemi süresinde kök ailelerinin yanına dönmek zorunda kaldı. Bu kadınlar sosyal hizmetler nezdinde yok sayıldığından destek alamadılar. Çoklu ayrımcılığa maruz kalan göçmen, engelli, yaşlı ve LBTİ+ kadınlar farklı şiddet biçimleriyle bir arada başa çıkmak zorunda kaldılar. Özellikle kayyum atanan yerel yönetimlerde kadına yönelik şiddetle mücadele alanında yaşanan gerileme devam etti. Bağımsız kadın örgütlerinin kapatılması yanı sıra belediyelerdeki kadın danışma

Devamını Oku

22. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bu yıl yirmi ikincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, 2-4 Kasım tarihlerinde İstanbul’da Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden kadın ve LGBTİ+ örgütleri, feministler, belediyeler ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınların katılımıyla gerçekleşti. Şiddetle Mücadele için Feminist Sosyal Politikalar başlığıyla düzenlenen kurultaya, 29 ilden, 50 kadın ve LGBTİ+ örgütü ile 33 kamu kuruluşundan toplam 270 kadın katıldı.

Bu yıl, kadınları güçlendirecek ve şiddet ortamından uzaklaşabilmelerini sağlayacak feminist sosyal politikaları, Türkiye’den ve dünyadan örnek uygulamalarla birlikte değerlendirdik. Kadınların şiddete uğradıklarında ihtiyaç duydukları sosyal hizmet kaynaklarına erişimlerinin sağlanabilmesinin cinayetlere giden sürecin önlenmesi için hayati önem taşıdığını biliyoruz. Şiddete uğrayan kadınlar için tek seçenek ve ihtiyaç sığınaklar değildir; her türlü ekonomik desteğin, psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin, konut desteğinin ve kadının çocukları için kreş hakkının sağlanmasıdır. Bugün bir yandan sosyal devletlerin küçülmesiyle birlikte eşitlikçi sosyal politikaların alanı ve etkisi “yardım” yaklaşımıyla hak temelli olmaktan uzaklaştırılıyor, bir yandan da nafaka hakkı tartışmalarında olduğu gibi kadınların sosyal haklarına dair yasal kazanımlar yeniden tartışmaya açılıyor. Bu ortamda bir kez daha nafaka hakkının toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsiyet temelli ayrımcılık ve kadın yoksulluğu üzerinden ele alınmasının gerekli olduğunu vurguluyoruz. Kurultay bileşenleri olarak savunduğumuz feminist sosyal politikalar, her şeyden önce mevcut yaklaşımların toplumsal cinsiyet temelli köklü eleştirisini içerir; özgül durumları merkeze alan, ayrımcılıklara karşı çıkan ve özgül ihtiyaçlar çerçevesinde çalışan sosyal politikalar için mücadele eder. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi merkezine alan örgütler olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı, güçlendirici sosyal politikalar oluşturulmasını talep ediyoruz, sosyal hizmet kurumlarının uygulamalarını takipçisi olacağımızı, bu kurumların feminist yöntemlerden yararlanmalarının önemini her fırsatta vurgulayacağımızı duyuruyoruz.

Kadınların şiddetten uzaklaşarak güçlenmelerini ve kendilerine hayat kurabilmelerini sağlayacak bir diğer mekanizma olan sığınakların sayısı kurultaylarda oluşturulan politikalar ve kadınların mücadelesi sayesinde artıyor. Ancak açılan sığınaklarda yapılan çalışmalar kadınları güçlendirici ve eşitlik anlayışına dayalı olmayan; kadınları itaat etmeye zorlayan bir yaklaşım uygulanmakta. 22 yıldır Kurultay’ın ana sözü olan “Sığınaksız bir Dünya”ya giden yol, kadınları güçlendiren, onları dinleyen ve görüşlerini önemseyen, onlara mağdur olarak yaklaşmayan ve yardım yerine hak odaklı bir yöntemle çalışan sığınaklardan geçer. Bunun için feminist sığınak hareketinden faydalanılması gerektiğinin altını çiziyoruz.

Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve kadınların mücadelesi ile kazanılan yasalar, her gruptan kadını kapsayan bir sosyal hizmet mekanizması kurulması gerektiğini hali hazırda söylüyor. İstanbul Sözleşmesi nitelikli bir sosyal hizmet mekanizması için gerekli

Devamını Oku

21. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın ve LGBTİ örgütleri, feministler, belediye ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınlar olarak bu yıl 21. kez Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda buluştuk. Kurultay “Kadına Yönelik Erkek Şiddeti ile Mücadele Yeni Devlet Politikalarının Neresinde?” başlığı ile 3-4-5 Kasım tarihlerinde Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Kurultaya aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların da olduğu 28 ilden toplam 205 kadın katıldı.

Devletin kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele konusunda yapmaya çalıştığı ve yaptığı yasal-yapısal değişiklikler ve uygulamaların ortaya çıkardığı problemleri ve olumsuz etkileri kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden kadın örgütleri olarak yakından izliyoruz. Özellikle 2016 yılında boşanma komisyonu raporunun yayınlanmasıyla çok belirgin bir şekilde açığa çıkan “yeni” devlet politikalarının kadınların boşanma hakkından, cinsel istismara, kadına yönelik şiddetle mücadele araçlarından, nafakaya birçok konuda kadınlardan yana olmayan yasa ve uygulamaları hayata geçirmeye çalıştığını görüyoruz.

Sığınaklara başvuran kadınlar acil barınma ve şiddetten korunma ihtiyacının devamında en çok ekonomik anlamda güçlenmekte zorlanıyorlar. Sosyal yardımların yetersiz ve bu desteklere erişiminin zor olması, özellikle kira yardımlarının tutarsız bir biçimde veril(m)iyor olması ve çocuklu kadınların çalışma hayatına katılmasını destekleyecek çalışma saatleri ile uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşlerin olmaması, bu güçlenmenin önündeki en büyük engellerden. Yönetmelikte oğlan çocukları için yaş sınırı hakkında hala bir düzenleme yapılmadığından, 12 yaş ve üzeri oğlan çocuğu olan çoğu kadın, çocuğunu şiddet gördüğü evde ya da sosyal hizmet kurumuna bırakmayı istemediği için neredeyse yaşadığı şiddete katlanmaya zorlanıyor. Kadınların boşanmaları veya nafaka almalarını engellemek için gösterilen çaba, kadınların şiddetten uzak bir hayat kurarken güçlenebilmeleri için gösterilmiyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı, şiddet sebebi ile ayrılıklarda şiddet gören kadınların güçlenmesini değil, ailenin bütünlüğünü taraf alan bir bakış açısı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na “ek” çalışmalar yürütüyor. Kadınların şiddetsiz bir hayat kurabilmeleri için hayati önem taşıyan sığınak ve dayanışma merkezlerinde personel azlığı, çalışma ortamlarının fiziki koşullarının yetersizliği, yapısal standartsızlıklar ve bu kurumların sayısının azlığı gibi birçok sorun varken, her fırsatta, bu kurumlar için kullanılmasını talep ettiğimiz bütçe, sosyal yardım adı altında, kadınları yaşlı, hasta ve çocuk bakımı gibi işleri yapmaya, evde, aile içinde olmaya mecbur kılmak için kullanılıyor.

2016’da ilan edilen OHAL kapsamında yayınlanan KHK’larla kurultay bileşeni olan 7 kadın örgütü kapatılarak faaliyetlerine son verildi. Şiddete maruz kalan kadınlarla yapılan görüşmelerin notlarına varana kadar özel belgelerine el konuldu, birçok belediyeye kayyum atandı. Şiddete maruz kalan kadın ve çocukların başvurduğu kadın danışma merkezleri ve

Devamını Oku

20. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan, söz üreten ve bu alanda üretilen politikaya katılan kadınlar olarak bu yıl yirmincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği ev sahipliğinde 11-13 Kasım 2017 tarihlerinde “20. Yılında Kurultay: Kazanımlarımıza Sahip Çıkmak ve Erkek Şiddeti ile Mücadelemizi Sürdürmek” ana başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’a 27 ilden, 50 kadın ve LGBTİ örgütü, 42 kamu kurumu ve belediyeden toplam 280 kadın katıldı.

Ana başlık etrafındaki sunumlar,  tartışmalar ve atölyelerde öne çıkan konular, Kurultay’ın yirmi yıllık tarihi boyunca erkek şiddetiyle mücadelede elde edilen kazanımlar, yasal düzenlemeler ve uygulamalarla ilgili mücadele deneyimleri, Türkiye’de feminizmin, feminist hareketin geçirdiği dönüşümler ve bugün yaşadığımız süreçlerin kadın hareketinin kazanımlarını geriye düşürme ve mücadele alanlarını daraltma tehlikesiydi. Türkiye’de bir yılı aşkın süredir yaşanmakta olan Olağanüstü Hal döneminde bağımsız kadın derneklerinin kapatılması ve kadına yönelik şiddet alanında oluşturulan birikimlerin yok edilmesi veya ulaşılamaz hale getirilmesi, kayyum atamalarının sonucu olarak belediyelerde kadın da(ya)nışma merkezlerinin kapatılması, bu alanda çalışma yürüten kadınların işten çıkarılması gibi kadına yönelik şiddetle mücadelenin önünü kesen uygulamalar ve baskıcı politikalar altında, yaşanan tüm zorluklara rağmen mücadelemizi sürdürmeye ve birbirimizle dayanışmaya çalışıyoruz. OHAL ve kayyum atamalarıyla değişen yönetimlerin kapattığı kadın dayanışma merkezleri ve sığınakların yeniden açılmasını, işten çıkarılan, bu alanda deneyimli personelin işe geri alınmasını, kadın da(ya)nışma merkezleri ve sığınakların sayılarının artırılmasını, var olan da(ya)nışma merkezlerinin ve sığınakların korunmasını ve güçlendirilmesini, erkek şiddetiyle mücadelenin ve kadınların güvenliğinin sağlanmasının olmazsa olmazı olan kadınlara ait bilgilerin gizliliğinin korunmasını talep ediyoruz.

Kurultay’ın diğer sunum ve atölyelerinde, dünyada otoriter sistemlerde feminist mücadelenin nasıl sürdürüldüğü, dünyada ve Türkiye’de gerçekleştirilen 8 Mart Uluslararası Kadın Grevi süreci, Latin Amerika, Batı Avrupa, Tunus gibi dünyanın çeşitli ülkelerindeki feminist mücadele ve eylemler, Avusturya’da kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin olumlu uygulamalar paylaşıldı. Bu deneyimlere bütünlüklü baktığımızda bir yandan dünyada kadınların hayatlarına, bedenlerine ve emeklerine saldıran politikaların yaygınlaştığını, bir yandan da kadınların mücadelesinin ve dayanışmasının yükseldiğini gördük.

Erkek şiddetine maruz kalan kadınlarla dayanışan kadın örgütleri olarak kadına yönelik şiddetle mücadele sürecindeki uygulamalarda karşımıza çıkan sorunlarla ilgili pek çok deneyim biriktiriyoruz. Kadınların şiddete maruz kaldıklarında destek alacakları da(ya)nışma merkezlerinin sayısının halen çok yetersiz olduğunu, özellikle devlet sığınaklarında kadınların kötü muamelelere ve yanlış uygulamalara maruz kaldığını, verilen sosyal, psikolojik ve ekonomik desteklerin kadınları güçlendirmekte yetersiz kaldığını, ŞÖNİM’ler başta olmak üzere kamu kurumlarında kadına yönelik şiddet alanında çalışan personel sayısının ve mesleki niteliklerinin gerekenin çok altında olduğunu görüyoruz. OHAL’in, kamu kurumlarının uygulamalarında ciddi aksaklıklara yol açtığını ve sorumlu kurumların

Devamını Oku

19. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan, söz üreten, bu alanda üretilen politikaya katılan ve müdahil olan kadınlar olarak bu yıl, Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği’nin ev sahipliğinde on dokuzuncusu düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. 15-17 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen ve “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetim Yaklaşımları, Kadın Örgütleri ile İşbirliği İmkânları” ana başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’a 29 ilden, 68 kadın ve LGBTİ örgütü, 61 kamu kurumu ve belediyeden toplam 330 kadın katıldı.

Kadın örgütlerinin yerel yönetimlerle yaşadıkları sorunların neler olduğunu, kadın örgütleriyle yerel yönetimler arasında nasıl bir ilişki olması gerektiğini, yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddet alanındaki çalışmalarını ve yükümlülüklerinin neler olduğunu,  sığınakların ve dayanışma merkezlerinin durumunu, kadın örgütleri için önemli bir politika yapma aracı olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) gölge raporları ve son olarak da kadına yönelik şiddete karşı çıkarılan yasalardaki uygulama sorunları, değişimler ve kazanımlar üzerine hem tebliğler hem de atölyeler aracılığıyla tartışmalar yürüttük.

Ana başlık etrafındaki sunum, tartışmalar ve atölyelerde öne çıkan konular yerel yönetimlerin kadın örgütleriyle kurdukları işbirliklerinin yetersizliği,  kurulan işbirliklerinin sürekliliğinin sağlanmasında yaşanan sorunlar ve OHAL kanunlarıyla kayyum atanan belediyelerin çalışmalarında, çalışanların karşılaştığı görev değişikliklerinden ve kadın da(ya)nışma merkezlerinin kapanmasından ötürü yaşanan zorluklardı.

Yerel yönetimler ile kadın örgütleri arasında bir ilişki olması yeterli değildir esas önemli olan bu ilişkinin nasıl kurulduğudur. Bu ilişkinin talep eden veren şeklinde olduğu, kişiler üzerinden kurulduğu ve sadece eleştiriye odaklanan bir dil ve yöntemle kurulduğu görülmektedir. Bu ilişki biçiminin değişmesi için kadınların farklı ihtiyaçlarını gören, karar verme süreçlerine kadınları dâhil eden ve kadın örgütleriyle kişilere bağlı değil kurumsal ilişki kurmayı esas alan bir yerel yönetim anlayışı benimsenmelidir.

Yerel yönetimlerin kadın mücadelesinde önemli bir zemin olduğu gerçeğinden hareketle, kayyum atanan belediyelerde bu antidemokratik uygulamalar ve OHAL koşulları, kadın hareketinin kazanımlarını geriye düşürmüş, mücadele alanlarını daraltmıştır. Kayyum atamalarının sonucu olarak belediyece yürütülen kadın çalışmaları durdurulmuş, kadın merkezlerinde çalışanların işlerine son verilmiş ve/veya görev yerleri değiştirilerek çalışmalar yürütülemez kılınmıştır. Bu durum kadın dayanışma merkezlerine başvuru yapan kadınların bilgilerinin gizliliği noktasında da endişeye neden olmaktadır. OHAL ve devamında gelen kayyum atamalarıyla değişen yönetimler eliyle kapatılan dayanışma merkezleri yeniden açılarak sayıları artırılmalı, var olan danışma merkezleri korunmalı ve erkek şiddetiyle mücadelenin ve kadınların güvenliğinin sağlanmasının olmazsa olmazı kadınların bilgilerinin gizliliği korunmalıdır.

Ülkelerinden savaş, şiddet ve/veya başka zorluklar sebebiyle Türkiye’ye göç eden kişilerin yaşadıkları sorunlar, da(ya)nışma merkezlerinin sayısının yetersizliği, özellikle devlet sığınaklarındaki kadınların karşılaştığı kötü muameleler, verilen desteklerin yetersizliği,  ŞÖNİM’ler başta olmak üzere kamu kurumlarında kadına

Devamını Oku

18. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi 

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na (ASPB) bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınlar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 14-16 Kasım tarihlerinde Ankara’da onsekizinci kez bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetine Karşı Kadınların Kolektif Gücü: Dayanışma ve Mücadele Alanlarımız” ana başlığı ile gerçekleştirilen Kurultay’a 41 ilden, 60 kadın ve LGBTİ örgütünden, 53 kamu kurumu ve belediyeden toplam 325 kadın katıldı.

Erkek şiddetine karşı mücadele etme yöntemlerimizin neler olduğunu, dayanışma ve mücadele alanlarımızı nasıl yarattığımızı ve bu alanları nasıl genişletebileceğimizi hem tebliğler hem de atölyelerde bilgi ve deneyim aktarımları aracılığıyla tartıştık.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un uygulamasındaki sorunlar ve kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi ve tüm tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verilmesi taahhüdüyle kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM)  yetersizliği bu yıl da Kurultay’ın en önemli gündem maddesi oldu.

6284 sayılı Kanunu’nun uygulama sorunları, özellikle adres ve kimlik bilgilerinin gizlenmesi, ısrarlı takiple mücadele, geçici velayet konularında olmak üzere, hala devam ediyor. Gizli kayıt uygulamalarında e-devlet sistemi üzerinden yapılan kayıtların gizlenmesine ilişkin Nüfus Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi sorumluluğu bulunan kurumlarda yaşanan aksaklıklar nedeniyle birçok kadın ve çocuk can güvenliği tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.

2012 yılından itibaren, şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara, sığınak, psiko-sosyal, hukuk, sağlık, istihdam ve eğitim desteklerinin  7/24 verilmesi amacıyla kurulan ŞÖNİM’ler bu desteklerin tamamını verememektedir. Şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınların ihtiyaçlarına karşılık verebilecek personelin niteliği ve sayısı açısından yetersiz ve kadınlar tarafından kolayca erişilemeyen merkezlerdir. ŞÖNİM’lerin bu yetersizliği, karakolları şiddete maruz kalan kadınlar için başvurulacak neredeyse tek kurum haline dönüştürmüştür.

6284 sayılı Kanun’un etkili uygulanması için acilen kamu kurumlarının koordineli ve etkin şekilde çalışabileceği bir sistem oluşturulmalıdır. Feminist ilke ve yöntemlere göre çalışan sığınaklar, sadece şiddete maruz kalan kadınlara destek veren 7 gün 24 saat  çalışan acil yardım hattı ile yaygın ve erişilebilir da(ya)nışma merkezleri bu sistemin olmazsa olmazlarıdır. CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi, sözleşmeye taraf devletleri, kadınlara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığı önlemek amacıyla gerekli yasal düzenlemeleri oluşturmak da dâhil olmak üzere diğer tüm tedbirleri almakla yükümlü kılmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin açıklayıcı kitabında atıf yapılan, 2008 (EG-TFV (2008) 6) tarihli Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet Dâhil Olmak Üzere Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Görev Birimi, nihai faaliyet raporunda minimum standartlar belirlenmesini öngörmüş ve her 50.000 kadın için bir danışma / dayanışma merkezi

Devamını Oku

17. Kadın Sığınakları ve Dayanışma/Danışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve sosyal hizmetlerde kadına yönelik şiddet alanında çalışan sosyal çalışmacılar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 25 – 26 – 27 Ekim tarihlerinde, Diyarbakır’da,17. defa bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetini Önlemek Kadın Cinayetlerini Önlemektir: Mevcut Durum, Devlet Mekanizmalarının Yetersizliği ve Taleplerimiz” ana başlığı ile gerçekleştirilen kurultaya 60 kadın örgütü ve 200’e yakın kadın katıldı. Erkek şiddetini önleme mekanizmalarının yetersizliği ile kadın cinayetleri arasındaki bağı, hem tebliğler hem de kadınların şiddetten uzaklaşmak istediklerinde yaşadıklarına tanıklık eden da(ya)nışma merkezi ve sığınak çalışanı kadınların aktarımlarıyla tartıştık.

Kadın cinayetleri, kadınların maruz kaldığı sistematik erkek şiddetinin sonucudur. Tokat atan, aşağılayan, ekonomik engellerle kadının hayatını zorlaştıran erkekler için son durak kadınları öldürmek. Şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliği yanı sıra, varolanların işletilmesi için siyasi irade gösterilmiyor olması da kadınların şiddet yaşantılarından uzaklaşmalarını zorlaştırıyor. Kadınları güçlendirecek sosyal ve ekonomik desteklerin sunulmuyor olması ise kadınların kendi yaşamlarını kurmalarını imkânsız hale getiriyor. İşlemeyen mekanizmalar nedeniyle kadınlar şiddet yaşamına geri dönmek zorunda kalabiliyorlar. Hükümet politikalarının kadınları değil aileyi güçlendirmeyi amaçladığını, arabuluculuk işlevi gören boşanma danışmanlığı gibi pratiklerde somut bir şekilde görmekteyiz. Kadınlar için evliliği ve aile içinde kalmayı mecbur kılan her türlü politika, mekanizma ve kurum kadınları güçsüzleştirmekte ve varolan eşitsizliği derinleştirmektedir.

Türkiye tarafından 25 Kasım 2011 tarihinde çekincesiz imzalanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için idari yapının sözleşmeye göre düzenlenmediğini görüyoruz. Ayrıca yasa uygulayıcılarının da sözleşmeyi uygulamamak konusundaki dirençleri ile karşı karşıyayız. Sözleşme’nin uygulanabilmesi için gerekli altyapının hazırlanması yönünde siyasi iradenin hala gösterilmiyor olması bizleri endişelendirmektedir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemek için imzalanan uluslar arası sözleşmelerin kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada işlerlik kazanması gerekmektedir.

Bu yıl Diyarbakır’da buluşan kadınlar olarak kaçınılmaz gündemimiz yanı başımızda sürmekte olan savaş oldu. Savaşın herkes için ortak olan yıkıcılığı bir yana, Rojava’daki İŞİD vahşeti kendini en çok kadınlar üzerinden gösterdi. İŞİD kadınları köle pazarlarında sattı, tecavüz edilmesi için fetvalar verdi. Bizler, erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınlar olarak savaşın kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği arttırdığını, kadınların bedenlerine saldırının savaş stratejisi olduğunu görüyoruz. Rojava’da direnen kadınların mücadelesini eşitlik ve özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve kadınlar olarak her zaman barıştan yana olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.

Bizler, 17. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelede aşağıdaki taleplerin vazgeçilmez önemini bir kez daha tekrarlıyoruz:

  1. Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na değil kendileri için politika
Devamını Oku