Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan, söz üreten ve bu alanda üretilen politikaya katılan kadınlar olarak bu yıl yirmincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği ev sahipliğinde 11-13 Kasım 2017 tarihlerinde “20. Yılında Kurultay: Kazanımlarımıza Sahip Çıkmak ve Erkek Şiddeti ile Mücadelemizi Sürdürmek” ana başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’a 27 ilden, 50 kadın ve LGBTİ örgütü, 42 kamu kurumu ve belediyeden toplam 280 kadın katıldı.
Ana başlık etrafındaki sunumlar, tartışmalar ve atölyelerde öne çıkan konular, Kurultay’ın yirmi yıllık tarihi boyunca erkek şiddetiyle mücadelede elde edilen kazanımlar, yasal düzenlemeler ve uygulamalarla ilgili mücadele deneyimleri, Türkiye’de feminizmin, feminist hareketin geçirdiği dönüşümler ve bugün yaşadığımız süreçlerin kadın hareketinin kazanımlarını geriye düşürme ve mücadele alanlarını daraltma tehlikesiydi. Türkiye’de bir yılı aşkın süredir yaşanmakta olan Olağanüstü Hal döneminde bağımsız kadın derneklerinin kapatılması ve kadına yönelik şiddet alanında oluşturulan birikimlerin yok edilmesi veya ulaşılamaz hale getirilmesi, kayyum atamalarının sonucu olarak belediyelerde kadın da(ya)nışma merkezlerinin kapatılması, bu alanda çalışma yürüten kadınların işten çıkarılması gibi kadına yönelik şiddetle mücadelenin önünü kesen uygulamalar ve baskıcı politikalar altında, yaşanan tüm zorluklara rağmen mücadelemizi sürdürmeye ve birbirimizle dayanışmaya çalışıyoruz. OHAL ve kayyum atamalarıyla değişen yönetimlerin kapattığı kadın dayanışma merkezleri ve sığınakların yeniden açılmasını, işten çıkarılan, bu alanda deneyimli personelin işe geri alınmasını, kadın da(ya)nışma merkezleri ve sığınakların sayılarının artırılmasını, var olan da(ya)nışma merkezlerinin ve sığınakların korunmasını ve güçlendirilmesini, erkek şiddetiyle mücadelenin ve kadınların güvenliğinin sağlanmasının olmazsa olmazı olan kadınlara ait bilgilerin gizliliğinin korunmasını talep ediyoruz.
Kurultay’ın diğer sunum ve atölyelerinde, dünyada otoriter sistemlerde feminist mücadelenin nasıl sürdürüldüğü, dünyada ve Türkiye’de gerçekleştirilen 8 Mart Uluslararası Kadın Grevi süreci, Latin Amerika, Batı Avrupa, Tunus gibi dünyanın çeşitli ülkelerindeki feminist mücadele ve eylemler, Avusturya’da kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin olumlu uygulamalar paylaşıldı. Bu deneyimlere bütünlüklü baktığımızda bir yandan dünyada kadınların hayatlarına, bedenlerine ve emeklerine saldıran politikaların yaygınlaştığını, bir yandan da kadınların mücadelesinin ve dayanışmasının yükseldiğini gördük.
Erkek şiddetine maruz kalan kadınlarla dayanışan kadın örgütleri olarak kadına yönelik şiddetle mücadele sürecindeki uygulamalarda karşımıza çıkan sorunlarla ilgili pek çok deneyim biriktiriyoruz. Kadınların şiddete maruz kaldıklarında destek alacakları da(ya)nışma merkezlerinin sayısının halen çok yetersiz olduğunu, özellikle devlet sığınaklarında kadınların kötü muamelelere ve yanlış uygulamalara maruz kaldığını, verilen sosyal, psikolojik ve ekonomik desteklerin kadınları güçlendirmekte yetersiz kaldığını, ŞÖNİM’ler başta olmak üzere kamu kurumlarında kadına yönelik şiddet alanında çalışan personel sayısının ve mesleki niteliklerinin gerekenin çok altında olduğunu görüyoruz. OHAL’in, kamu kurumlarının uygulamalarında ciddi aksaklıklara yol açtığını ve sorumlu kurumların bunlara ilişkin gerekli önlemleri almadığını, bunlara ek olarak OHAL’in kadınların var olan destek hizmetlerine erişmeleri ve mevcut haklarından yararlanmaları önünde engel oluşturduğunu gözlemliyoruz. Kadınlar göçmen, sığınmacı ve mülteci statüsünde oldukları zaman bu desteklere erişmekte çok daha fazla güçlükle karşılaşıyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme organı olan GREVIO’nun Türkiye’de gerçekleştirmekte olduğu denetim sürecinde kadın örgütlerinin hazırladığı raporlar da Türkiye’nin 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklerden bazılarının uygulamada yetersiz kaldığını, bazılarında aksaklık yaşandığını, bazılarının ise hiç yerine getirilmediğini gösteriyor.
Geçtiğimiz yıl kurultaydan kısa bir süre sonra Kurultay bileşenlerimiz olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Bulundukları illerde kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri için mücadele eden bu örgütler, kadınların güçlenmesi için hayati öneme sahiplerdi. Bu örgütlerin kapatılmalarını sadece kadın hareketine değil, aynı zamanda kadınların ve çocukların şiddetten uzakta hayat kurma haklarına da yapılan bir saldırı ve engelleme olarak görüyoruz. Kurultay’da yıllardır kadına yönelik şiddete karşı birlikte mücadele ettiğimiz yol arkadaşlarımızın yanındayız ve kadın örgütlerinin kapatılmasının ortak çalışmalarımıza mani olamayacağını bir kez daha ilan ediyoruz.
Bizler, Kurultay Bileşeni Kadın Örgütleri olarak, 20. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar, kadın ve LGBTİ örgütlenmeleri ile ortaklaştığımız, yaşam alanlarımızı tehdit eden erkek şiddeti ile mücadele edilebilmesi için aşağıdaki taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz:
- Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi sekteye uğratan ve 16 aydır devam eden Olağanüstü Hal en kısa sürede kaldırılmalı, kapatılan kadın dayanışma merkezleri açılmalı, OHAL ve kayyum atamaları sonrasında görevlerine son verilen, bu alanda deneyimli kadınlar görevlerine iade edilmeli ve kapatılan kadın örgütleri açılmalıdır.
- Her kademedeki merkezi ve yerel yöneticiler, ulusal ve uluslararası mevzuata göre suç teşkil eden, cinsiyetçi, homofobik, ayrımcı, nefret söylemi ve ırkçılık içeren beyanlarına son vermeli, bu beyanlarda bulunanlar hakkında ilgili kurumlarca yasal takipler yapılmalıdır.
- İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlanan, şiddet gören veya görme tehlikesi bulunan kadınları ve aile bireylerini kadının beyanını esas alarak korumayı amaçlayan 6284 sayılı Kanun’un kadınlar lehine uygulamalarını geriye döndürecek şekilde içeriğini değiştirme hedefi taşıyan her türlü girişime son verilmelidir.
- İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun kapsamında, hem merkezi hem de yerel yönetimler tarafından, kadın bakış açısıyla yürütülecek sığınak ve dayanışma merkezlerinin sayıları artırılmalıdır.
- ŞÖNİM’lerin şiddete karşı tek kapı sistemi ile çelişen ve kadına yönelik şiddet çalışmasını sekteye uğratan bir yöntem olarak kendilerine başvuran kadınların başvurusunu kabul etmek için kadının talebi dışında karakolda ifade vermeyi zorunlu kılmasına ilişkin uygulamadan acilen vazgeçilmelidir.
- Sığınağı bulunan belediyelerin uluslararası sözleşme ve yasalara aykırı olarak, kadınları önce ŞÖNİM’e yönlendirip, sonrasında sığınağa kabul etme uygulaması ve merkezi yönetimin de belediyelere bu yöndeki baskısı son bulmalıdır.
- ŞÖNİM’lere ve sığınaklara ulaşamayan, ulaştıklarında ise Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiş olan %40 kotaya rağmen kendilerine yer bulamayan engelli kadınların can güvenliği riski olsa dahi rehabilitasyon merkezlerine yönlendirilmesi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu konuda Yönetmelik’te düzenlemeye gidilerek engelli kadınların ŞÖNİM’lere ve sığınaklara erişimlerinde eşit olanaklar sağlanmalı ve sığınaklar ortopedik engelliler ve görme engellilere uygun yaşam alanı haline getirilmelidir.
- Şiddetle mücadele mekanizmalarında engelli farkındalığı olan ve engelli başvuranın her türlü desteği alabilmesi için işaret dili gibi iletişim yollarına da hâkim olan kişiler görev almalıdır.
- Sığınak çalışanlarının çalışma koşulları iyileştirilmeli; sığınak çalışanlarına düzenli aralıklarla ve sürekli olarak süpervizyon desteği, ikincil travma eğitimi ve toplumsal cinsel eşitliği eğitimi verilmelidir.
- ŞÖNİM ve sığınaklarda nitelikli meslek elemanlarının sayısı artırılmalı, meslek elemanlarına ayrılan kotalar vaize/imam gibi başka meslek elemanlarınca doldurulmamalı ve sığınaklarda kadın ve çocuklara kendi istekleri dışında dini çalışmalar yapılmamalıdır.
- Sığınakta kalan kadınların farkındalıklarının ve yaşam becerilerinin arttırılması için toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı eğitimler verilmelidir.
- Sığınmacı, mülteci ve göçmen kadınların ŞÖNİM’lere başvurularında yasal dayanağı olmadan darp ve cebir raporu talep edilmesi uygulamasına son verilmelidir.
- Sığınakta kalan kadın ve çocukların gizliliklerinin, eğitim, sağlık, barınma haklarını engellemeyecek şekilde korunması sağlanmalıdır.
- Sığınakta yaşayan kadınların çocukları için %3 olan kreş kotası artırılmalı, var olan kotanın çalışanlar ve kadınlar tarafından kullanımı etkin olarak sağlanmalıdır.
- Sığınak ve dayanışma merkezlerinde çocuk gelişimci, çocuk psikoloğu, çocukla çalışma deneyimi olan sosyal çalışmacı gibi meslek elemanları bulunmalıdır.
- Sığınak ve dayanışma merkezlerinde çocuk ve ergenlerle yapılan çalışmalar (karşılama, ilk görüşme, bireysel takip, sosyal ve eğitimsel program, psiko-sosyal destek konularında) standart hale getirilmelidir.
- Yönetmelikte öngörüldüğü halde hayata geçirilmeyen, şiddete uğramış kadınların 12 yaşından büyük oğlan çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri güvenli evler veya kira desteğini kapsayan ilgili madde uygulamaya geçirilmelidir.
- Yoksul ve yoksullaştırılmış kadınların geçici olarak ikamet edebileceği sosyal evler açılmalıdır.
- Doğrudan kadına yönelik şiddet alanında uzmanlaşmış bir hat olmayan Alo 183 Sosyal Destek Hattı’na alternatif olarak özellikle kadına yönelik şiddet alanında destek sağlayan, 7/24 erişilebilir, çok dilli hizmet sunan, ücretsiz bir Destek Hattı oluşturulmalıdır.
- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun “Aile içi şiddet iddiası içeren uyuşmazlıklarda arabuluculuk yoluna gidilemez” maddesi İstanbul Sözleşmesi’nin devletin her türlü şiddete ilişkin olarak, zorunlu arabuluculuk ve uzlaştırmayı yasaklayan maddesi ile tutarlı olarak işletilmelidir.
- Uzlaştırma, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlarda uygulanmaktadır. Türk Ceza Kanunu’na göre kasten yaralama suçunun eşe karşı işlenmesi halinde suç şikayete tabii değildir. Bu nedenle, uzlaştırma teklif edilemez. Ancak uygulamada eşe uzlaştırma teklif edildiği görülmektedir. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir.
- Arabuluculuk kurumu tarafları barışmaya teşvik edemez. Medya organlarında yer alan aile arabuluculuğunun, tarafları öncelikli olarak barışmaya teşvik edeceği yönündeki haberlerin yarattığı yanlış algının önüne geçilmesi için, Adalet Bakanlığı’nın ilgili kurumları bu neviden bilgilendirmeleri takip ve tekzip etmelidir.
- Adalet Bakanlığı aile arabuluculuğu hakkında kadın örgütlerinin görüşünü almalıdır.
- Türk Ceza Kanunu’nda, İstanbul Sözleşmesi’nin ev içi şiddet tanımına aykırı olacak şekilde eski eş ve partnere karşı işlenen kasten yaralama suçu şikayete tabi olarak düzenlenen ilgili hükmü İstanbul Sözleşmesi’ne uyumlu hale getirilmelidir.
- Tarafı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden referansla “ısrarlı takip” TCK’da suç olarak düzenlenmelidir.
- İstanbul Sözleşmesi’nde düzenlenen hükümlerden de yararlanarak çocuk yaşta zorla evlendirmeler TCK’da suç olarak tanımlanmalıdır.
- Hâlihazırda, avukatların yanı sıra adliye memurları, polis ve jandarma uzlaştırmacı olarak görev yapmaktadırlar. Uygulamada karakol, mahkeme kalemi gibi uzlaştırma faaliyetine uygun olmayan ve kadınlar üzerinde baskı oluşturabilecek yerlerde yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca uzlaştırma adı altında barıştırma girişimlerinde bulunulduğu tespit edilmiştir. Bu yanlış uygulamalardan haberdar olunduğunda konu tutanak altına alınmalı, raporlanmalı ve ilgili yerlere bildirilmelidir.
- Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki sınırlama nedeniyle şiddet mağduru kadınlar, okuma yazma bilmedikçe ya da 18 yaşının altında olmadıkça avukat desteğinden/hukuki yardımdan yararlanma imkânı bulamamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ne uygun hukuki koruma sağlanabilmesi ve ayrıca ceza hukukundaki silahların eşitliği ilkesinin kadınlar açısından hayata geçirilebilmesi için, ilgili madde sadece cinsel saldırı suçuyla sınırlanmamalıdır. Kadına karşı işlenmek şartıyla cinsel taciz, yaralama, hakaret, huzur ve sükûnu bozma, tehdit ve şantaj suçlarında, baro tarafından mağdurların avukat görevlendirilmesini isteme hakkı tanınması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
- Uygulamada tarafların talepleri olmamasına rağmen ortak velayetin re’sen verilmesinin, şiddete maruz kalan kadının şiddet uygulayan erkekle karşı karşıya gelmesine yol açarak çocuğun üstün yararı ve kadının genel yararı açısından olumsuz sonuçlara yola açacağı göz önüne alınarak, ortak velayet kural olarak uygulanmaktan çıkarılmalı ve istisna olarak kalmalıdır.
- Çatışmaların yaşandığı bölgelerde travma yaşayan kadınların psikolojik desteğe ulaşımı kolaylaştırılmalıdır.
- Hâkim, savcı, avukat, kolluk kuvvetleri, sosyal hizmet alanında çalışanlar, okul müdürleri, rehber öğretmenler, öğretmenler ve hastane personeli için düzenli/zorunlu meslek içi eğitimlerin verilmesine yönelik olarak bakanlıklar arası protokoller yapılmalı, bu eğitimlere toplumsal cinsiyet, cinsel ve cinsiyet temelli şiddet, göçmenler, LBTİ bireylere ve engellilere yönelik ayrımcılık konuları dâhil edilmelidir.
- Kamu kurumları ve yerel yönetimler uluslararası standartlara uygun, asgari verileri, kadınları güçlendirme ekseninde toplamalı, bu verileri işleyerek kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele politikaları belirlerken dikkate almalı ve bunları belirli aralıklarla kamu ile paylaşmalıdır.
- Kamu kurumları ve yerel yönetimler, kadına yönelik erkek şiddetinin boyutlarına, yapısına, sonuçlarına ve etkilerine dair düzenli aralıklarla güvenilir araştırmalar yapmalı ve bunları düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri*
- Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)
- Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği
- Aydın Söke Kadın Sığınma Derneği
- Bodrum Kadın Dayanışma Derneği
- Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma (BEKEV)
- Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ve Kadın Danışma Merkezi (ELDER)
- Çiğli Evka-2 Kadın Kültür Derneği (ÇEKEV)
- Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)
- Fethiye Kadın Dayanışma Grubu
- İzmir Kadın Dayanışma Derneği
- Kadın Dayanışma Vakfı
- Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
- Kapatılan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği’nden Kadınlar
- Kapatılan Ceren Kadın Derneği’nden Kadınlar
- Kapatılan Gökkuşağı Kadın Derneği’nden Kadınlar
- Kapatılan Muş Kadın Çatısı Derneği’nden Kadınlar
- Kapatılan Selis Kadın Derneği’nden Kadınlar
- Kapatılan Van Kadın Derneği’nden Kadınlar
- Koza Kadın Derneği
- Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)
- Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
- Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği
- Muğla Emek Benim Kadın Derneği
- Şanlıurfa Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği
- Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP)
* Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği’nin faaliyetine 22 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK/677) son verildiğinden bu örgütlerin imzası Sonuç Bildirgesi’nde yer alamamaktadır.