Mor Çatı düzenlediği Çalıştay ile 6284 sayılı Kanun’un pek çok kadının şiddet karşısında hayatta kalmasını sağlayan önemine dikkat çekti. Kadın hareketlerinin deneyimlerine dayalı olarak uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta yer alan yasal düzenlemenin korunması ve aksaklıkların giderilmesi, Mor Çatı’nın da aralarında bulunduğu kadın kuruluşlarının önümüzdeki dönemde başlıca mücadele hedefi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından, ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelenin temel mekanizmalarından biri olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun konusunda Çalıştay düzenlendi. 29 Eylül Cumartesi günü Kadir Has Üniversitesi’nde yapılan Çalıştay’a Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Manisa, Muğla, Trabzon, Şırnak ve Van’dan 50 kadın avukat ve kadın örgütü temsilcisi katıldı.
Çalıştay Mor Çatı kurucularından ve gönüllü avukatlarından Canan Arın’ın açılış konuşmasıyla başladı. Arın konuşmasında “Kadınlar olarak iğne oyası yapar gibi ilmek ilmek ördüğümüz, iğne ile kuyu kazar gibi büyük bir sabırla elde ettiğimiz hakların yavaş yavaş elimizden alınmakta olduğunu” söyledi. “Mevcut haklarımızı “geliştirmek” amacıyla çaba gösterirken, mevcut haklarımızı “korumak için” elimizden geleni yapmak durumuna geldiğimizi, Medeni Kanun’da düzenlenen yoksulluk nafakasını süre ile sınırlamaktan başlayarak 6284 sayılı Yasa’yı ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapıldığını, her zamankinden daha kuvvetli, daha dirençli mücadele etmek zorunda olduğumuzu; gerek 6284 sayılı Kanun ile sahip olduğumuz hakların gerekse diğer haklarımızın ortadan kaldırılmaması için çok çaba harcamamız gerektiğini ve güçlü bir mücadele ruhuna duyduğumuz ihtiyacı” vurguladı.
Eşitlik İzleme Kadın Grubu-EŞİTİZ ve Mor Çatı gönüllüsü avukat Hülya Gülbahar kadın örgütlenmelerinin 6284 sayılı Kanun’un çıkış sürecine büyük emek verdiklerini, bakanlıkla işbirliği yaptıklarını belirtti. Konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
“Kadınların en temel insan haklarını kullanmalarının önündeki en önemli toplumsal mekanizma ve kadın erkek eşitliğinin hayatın her alanında sağlanmasının önündeki en önemli engel, şiddettir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi bir devlet politikası olmalıdır, Birleşmiş Milletler Bildirgeleri bunu zorunlu kılıyor, İstanbul Sözleşmesi bunu zorunlu kılıyor. Bir devletin kadına yönelik şiddeti önlemek gibi bir niyeti varsa 6284 ya da ismi ne olursa olsun, böyle bir kanun çıkarma ve uygulama görevi vardır. Böyle bir kanun olmaksızın devlet kadına karşı şiddetle mücadele etme görevinde sıfır anlamına gelir.”
Gülbahar, “şiddet” tanımının kadınların tehdit altında, risk altında olmalarını da içerdiğine dikkat çekti ve Kanun’un sadece koruma talep eden kadınlar için değil, tüm kadınlar için önemli olduğunun altını çizdi:
“6284 sayılı Kanun kadınların yalnız olmadıklarını bilebilmeleri için de çok önemli. Biliyorsunuz haklar o açıdan çok işlevsel. Bir hakkın orada hak olarak yazılı olması, ille de kullanılmasını gerektirmez. Kullanmasanız bile varlığı güçlendirir, o bilgi güçlendirir, bilgi cesaret verir, değiştirme, karşı koyma cesareti verir.