Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik artan saldırılara karşı herkesi sözleşmeyi savunmaya çağıran bir basın açıklaması yayınladı.
İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların giderek arttığına bir süredir şahitlik ediyoruz. Son yıllarda kadınların kazanılmış haklarına yöneltilen saldırıların hız kesmemesi bizlere kadınların özgür ve eşit bireyler olmalarına yönelik öfke ve nefretin boyutunu da gösteriyor.
Türkiye’nin yıllarca ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddetle mücadelenin etkin bir şekilde nasıl gerçekleştirilebileceğini adım adım tarif eden, herkesin anlayabileceği bir dilde şiddetle mücadelenin temel ilkelerini anlatan bir metindir. Bu denli kapsayıcı, açık ve detaylı bir metin olmasının nedeni kadınlar tarafından kadınlar için yazılmış olmasıdır. Yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadele eden, kadınların deneyimlerini gören, onlardan öğrenen, şiddetin her kadının hayatındaki farklı tezahürlerini ve şiddetten uzaklaşmaya çalışırken karşılarına çıkan engelleri gören feminist kadınların deneyimlerini aktarması ile yazılmıştır. 70’li yılların ortalarından bu yana küresel ve yerel bağlamlarda kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için yapılması gerekenler tartışılıyor, kadın örgütleri kendi deneyimlerini biriktirip paylaşırken devletler de yasaları ve gerekli mekanizmaları üretiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin öncü niteliği ise kadına yönelik şiddeti sadece kadınları koruyarak sonlandırılacak bir olay olarak görmeyip şiddetin önlenebilir olduğuna da dikkat çekmesidir.
Sözleşmenin 4 ana başlığını şöyle özetlemek mümkün:
1- Kadına yönelik şiddetin temelinde yatan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine neden olan cinsiyetçi tutum ve davranışları değiştirmeyi hedefleyerek şiddeti önlemek
2- Danışma merkezi, sığınak, cinsel şiddet kriz merkezi gibi destek mekanizmalarını kurarak şiddet riski altındaki kadınları korumak
3- Şiddete uğrayan kadın şikayetten vazgeçse dahi şiddet suçu karşısında faillere gerekli cezaları vermek
4- Ülke çapında kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için kurumlar arasında gerekli koordinasyonu kurmak.
Yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddete bütünlüklü yaklaşarak kadınların şiddetten her ne pahasına olursa olsun uzaklaşmasını merkezine alır. Bugün İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yöneltilen saldırıların aynı zamanda kadına yönelik şiddetle bütüncül mücadeleye yönelik olduğunu görüyoruz. “Aile yapısı ve değerleri” denirken aslında kadınların şiddetten uzaklaşmalarının hak olduğu, devletin buna yönelik mekanizmalar ve cezalar geliştirerek kadınlardan yana olduğu bir düzene karşı çıkılıyor. Açık bir şekilde “Erkeklerin kadınları dövmeye, şiddet uygulamaya hakkı vardır.” diyemedikleri için sözleşmenin “aile karşıtı” olduğunu iddia ederek kamuoyunda yanlış algı yaratılmaya çalışılıyor. Burada sözü geçen aile, kadınların erkekler tarafından ezildiği, hiçbir haklarının olmadığı, kocalarına asla hayır diyemedikleri ve şiddete maruz kaldıklarında da “Kocamdır” diyerek sineye çektikleri bir ailedir. Toplumun büyük bir çoğunluğunun karşısında olduğunu düşündüğümüz bu anlayışa karşı mücadele etmek hepimizin görevi.
Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ancak her türlü ayrımcılığa karşı mücadele ederek mümkün. Bu nedenle sözleşmenin 4/3 maddesi, sözleşmeye