Skip to main content

Sığınaksız Bir Dünya

Çocuk İstismarı Yasa Taslağı Ve Önergesine İtiraz Ediyoruz!

By Haberler No Comments

Önergeyi değiştirmek erken ve zorla evlilikleri, çocuk istismarını engellemeyecek!

17 Kasım 2016’da hükümet tarafından TCK 103. maddede değişiklik öngören tasarıya 2. madde olarak ek bir önerge verildi. Çocuklara yönelik cinsel istismar faillerinin, mağdurlar ile evlendiklerinde cezadan muaf olmasını öngören bu önerge, önemli toplumsal tepkilere yol açtı. Sayısız kadın örgütünden çocuk derneklerine, aile hekimlerinden avukatlara toplumun çeşitli çevrelerinden, ülkenin her yerinden ve dünyadan gelen tepkiler üzerine hükümetin önergeyi değiştirmesi gündeme geldi. Haberler, yeni önergenin, hâlihazırda çocuk istismarı suçundan ceza almış faillerden 16 Kasım 2016 tarihine kadar mağdurla resmi evlilik yapanları kapsayacak şekilde kısıtlanacağı yönünde. Ancak bu yeni teklif de itirazlarımızı karşılamıyor; bu haliyle rıza yaşının 12 yaşına indirilmesinin önüne geçmediği gibi, erken evlilikleri ve çocuk istismarını da engellemeyecek!

22 Ekim 2016’da TBMM Başkanlığına getirilen torba yasa ile TCK 103. maddede (af önergesi dışında) yapılmak istenen 12 yaş değişikliği, süren ceza davalarında ve bundan sonra meydana gelecek olan çocuk istismarlarında, failleri hukuki koruma altına alıyor, cinsel ilişkiye rıza yaşını 15’ten 12’ye indirme tehlikesi taşıyor. Hükümetin 17 Kasım’da verdiği ek af önergesinde de bu durum aynen korunuyor.

Kadın örgütleri olarak, günlerdir tekrarladığımız, TCK 103. maddeye ilişkin tüm önerilerin geri çekilmesine ve 103. maddenin çocukları mağdur etmeyecek şekilde yeniden düzenlenmesine dair uyarılarımızı bir kez daha yineliyoruz. Hükümetin yasal boşluk bırakmayacak şekilde ve ivedilikle bu değişiklikleri yapmasını ve bu süreci biz kadın örgütleriyle şeffaf ve katılımcı bir biçimde yürütmesini bekliyoruz.

15 yaş altındaki çocuğun rızasından bahsedilemez!

TCK 103. maddede, 15 yaş altındaki çocukların cinsel davranışa rızasının olduğunun kabul edilemeyeceği açıkça belirtilmelidir. Olayın taraflarından ikisi de çocuksa, bu çocukları cinsel davranışa yönlendiren, kolaylaştıran, teşvik eden ve zorlayan kişiler mutlaka cezalandırılmalıdır. Aksi halde çocuklara ceza verilmemesinden cesaret alınarak gelenek, görenek, adet, dini referanslar vb. bahaneler ile bu çocukların zorla bir “evlilik” ilişkisi içerisine sokulması kuvvetle muhtemeldir.

Erken yaşta ve zorla evlendirme Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmelidir!

Çocukların dini nikah ile evlendirilmesi suç olarak düzenlenmelidir!

Erken yaşta ve zorla evlendirmenin suç olarak düzenlenmesi gerekli ve Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin 37. maddesi gereği zorunludur. Sözleşme, yetişkin bir kişinin veya çocuğun evlenmeye zorlanmasının suç olarak düzenlenmesi yükümlülüğü getirmektedir. Erken yaşta ve zorla evlendirme suçu, aileleri ve bu törenlere katılan kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.

Erken yaşta ve zorla evlendirme suçu, sadece kanunen tanınmış evlilikleri, yani resmi nikahlı evlilikleri kapsayacağından, çocukların dini nikah adı altında zorla evlendirilmesinin önüne geçecek bir düzenleme de yapılmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi, Ceza Kanunu’nun resmi nikah olmaksızın dini nikah yapılmasını suç olarak düzenleyen maddesini iptal

Devamını Oku

19. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan, söz üreten, bu alanda üretilen politikaya katılan ve müdahil olan kadınlar olarak bu yıl, Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği’nin ev sahipliğinde on dokuzuncusu düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı’nda bir araya geldik. 15-17 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen ve “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetim Yaklaşımları, Kadın Örgütleri ile İşbirliği İmkânları” ana başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’a 29 ilden, 68 kadın ve LGBTİ örgütü, 61 kamu kurumu ve belediyeden toplam 330 kadın katıldı.

Kadın örgütlerinin yerel yönetimlerle yaşadıkları sorunların neler olduğunu, kadın örgütleriyle yerel yönetimler arasında nasıl bir ilişki olması gerektiğini, yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddet alanındaki çalışmalarını ve yükümlülüklerinin neler olduğunu,  sığınakların ve dayanışma merkezlerinin durumunu, kadın örgütleri için önemli bir politika yapma aracı olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) gölge raporları ve son olarak da kadına yönelik şiddete karşı çıkarılan yasalardaki uygulama sorunları, değişimler ve kazanımlar üzerine hem tebliğler hem de atölyeler aracılığıyla tartışmalar yürüttük.

Ana başlık etrafındaki sunum, tartışmalar ve atölyelerde öne çıkan konular yerel yönetimlerin kadın örgütleriyle kurdukları işbirliklerinin yetersizliği,  kurulan işbirliklerinin sürekliliğinin sağlanmasında yaşanan sorunlar ve OHAL kanunlarıyla kayyum atanan belediyelerin çalışmalarında, çalışanların karşılaştığı görev değişikliklerinden ve kadın da(ya)nışma merkezlerinin kapanmasından ötürü yaşanan zorluklardı.

Yerel yönetimler ile kadın örgütleri arasında bir ilişki olması yeterli değildir esas önemli olan bu ilişkinin nasıl kurulduğudur. Bu ilişkinin talep eden veren şeklinde olduğu, kişiler üzerinden kurulduğu ve sadece eleştiriye odaklanan bir dil ve yöntemle kurulduğu görülmektedir. Bu ilişki biçiminin değişmesi için kadınların farklı ihtiyaçlarını gören, karar verme süreçlerine kadınları dâhil eden ve kadın örgütleriyle kişilere bağlı değil kurumsal ilişki kurmayı esas alan bir yerel yönetim anlayışı benimsenmelidir.

Yerel yönetimlerin kadın mücadelesinde önemli bir zemin olduğu gerçeğinden hareketle, kayyum atanan belediyelerde bu antidemokratik uygulamalar ve OHAL koşulları, kadın hareketinin kazanımlarını geriye düşürmüş, mücadele alanlarını daraltmıştır. Kayyum atamalarının sonucu olarak belediyece yürütülen kadın çalışmaları durdurulmuş, kadın merkezlerinde çalışanların işlerine son verilmiş ve/veya görev yerleri değiştirilerek çalışmalar yürütülemez kılınmıştır. Bu durum kadın dayanışma merkezlerine başvuru yapan kadınların bilgilerinin gizliliği noktasında da endişeye neden olmaktadır. OHAL ve devamında gelen kayyum atamalarıyla değişen yönetimler eliyle kapatılan dayanışma merkezleri yeniden açılarak sayıları artırılmalı, var olan danışma merkezleri korunmalı ve erkek şiddetiyle mücadelenin ve kadınların güvenliğinin sağlanmasının olmazsa olmazı kadınların bilgilerinin gizliliği korunmalıdır.

Ülkelerinden savaş, şiddet ve/veya başka zorluklar sebebiyle Türkiye’ye göç eden kişilerin yaşadıkları sorunlar, da(ya)nışma merkezlerinin sayısının yetersizliği, özellikle devlet sığınaklarındaki kadınların karşılaştığı kötü muameleler, verilen desteklerin yetersizliği,  ŞÖNİM’ler başta olmak üzere kamu kurumlarında kadına

Devamını Oku

19. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı 15-17 Ekim’de Adana’da

By Haberler No Comments

Sevgili Kadınlar,

İlki 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Son Günü etkinliği kapsamında 1998 yılında gerçekleştirilen Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın on dokuzuncusunda yeniden bir araya geliyoruz.  Türkiye’nin her yerinde kadına yönelik aile içi şiddete karşı mücadele eden bizler, her yıl başka bir ilde bir araya geldiğimiz Kurultay’ı bu yıl 15-16-17 Ekim tarihlerinde Adana Şirin Park Otel’de, Adana Kadın Da(ya)nışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM) ev sahipliğinde gerçekleştiriyoruz.

Bu yıl, Kurultay’da yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddet alanında neler yapabileceği ve kadın örgütleri olarak yerel yönetimlerle nasıl ilişkilenebileceğimize dair bir tartışmayı  “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetim Yaklaşımları, Kadın Örgütleri İle İşbirliği İmkânları” başlığı altında yürüteceğiz. Kurultay programını ekte ve  aşağıda görebilirsiniz.

Bu yılda kadın örgütlenmelerinden iki kişinin yol ve konaklama masraflarını Kurultay bütçesinden karşılayabiliyoruz. Örgütlenmeleriniz adına Kurultay’a katılacak iki kişinin aşağıdaki bilgilerinin [email protected][email protected] adreslerine e-mail atılarak veya (0322) 453 53 50, (0212) 292 52 31 telefon numaralarından bildirilmesini rica ederiz.

Bunun yanı sıra, herhangi bir kadın örgütlenmesinde olmayan ama kurultaya gelmek isteyen feministlerin, kadına yönelik şiddet alanında çalışan araştırmacıların da yol ve konaklama masraflarını bütçemiz kalırsa karşılamaya gayret ediyoruz.  Kurultay’a gelmek istiyorsanız ama masraflarınızı karşılamayacak durumdaysanız lütfen bize durumunuzu bildirin. Taleplerinizi bütçe durumuna göre değerlendirip sizlere dönüş yapacağız.

Adı-Soyadı:

Telefon Numarası:

Doğum Tarihi:

TC Kimlik Numarası:

E-mail adresi:

Gidiş-Dönüş Tarihleri:

Varsa özel ihtiyaçlara dair bilgi (engellilik durumu, vejetaryen/vegan menü tercihi vs.)

Sevgiler,

19. Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı Sekretaryası
Adana Kadın Da(ya)nışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

 

Kurultay Katılımcıları İçin Ulaşım ve Konaklama Bilgisi: 

Katılımcılar Kurultayın gerçekleşeceği Adana Şirin Park Otel’de konaklayacaklardır.

Adres: Seyhan, Turhan Cemal Beriker Bulvarı, No: 17, Adana
Telefon: (0322) 363 0707
Webwww.sirinpark.com

Otele Ulaşım: Havaalanından gelecek olan katılımcılar, taksiyle ya da meydan dolmuşlarıyla gelebilirler. Havaalanından otele 20-25 dakikada ulaşabilirsiniz. Otogardan gelecek olan katılımcılar, Yüreğir’e giden tüm otobüslere binebilir ya da taksiyle gelebilirler. Otogardan otele 25-30 dakikada ulaşabilirsiniz.

Not: Şehir içi ulaşım masrafları katılımcıların kendilerine aittir.

 

19. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultay Programı

15-17 Ekim 2016/ADANA

Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetim Yaklaşımları, Kadın Örgütleri İle İşbirliği İmkânları

15 Ekim Cumartesi

08.45-09.30 Kayıt

09.30-09.45 Açılış Konuşması – (Adana Kadın Da(ya)nışma ve Sığınma Evi Derneği -AKDAM) 

09.45-10.15 Danışma Merkezi/Sığınak Çalışması Nasıl Olmalı?

  • Sığınak Çalışması ve Sığınak Çalışanlarının Desteklenmesi – Selin Kaner  (Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı)
  • Danışma Merkezi Çalışması – Melek Fidan-Kadın Dayanışma Vakfı 

10.15-11.00 Tartışma

11.00-11.15 Çay

Devamını Oku

GREVIO, İstanbul Sözleşmesine İlişkin Soru Formunu Yayınladı

By Haberler No Comments

Soru formu, 2017 yılının Şubat ayında Türkiye’ye gönderilecek. 

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi) izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu Uzmanlar Komitesi (Group of Experts on Action against Violence against Women and Domestic Violence-GREVIO) , Sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek amacıyla bir soru formu hazırladı.

GREVIO, coğrafi konum ve yasal sistemlerdeki çeşitliliği hedef alarak geçici bir zaman çizelgesi hazırladı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin düzenlemeleri esas alınarak hazırlanan çizelgeye göre soru formu ilk önce Monaco ve Avusturya’ya gönderilecek. Soru formu 2017 yılının Şubat ayı içerisinde de Türkiye’ye iletilecek. Aynı yılın Haziran ayında ise, soru formuna verilen yanıtlardan  hazırlanacak raporu Türkiye’nin GREVIO’ya teslim etmesi bekleniyor.

Devlet kurumlarının yanı sıra kadına yönelik şiddet alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin de Sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığı konusunda bilgi vermesi bekleniyor.

Bu izleme ve denetleme süreci, Sözleşmenin nasıl uygulandığına dair veri toplamayı ve bir değerlendirme sunmayı amaçlıyor.

Devamını Oku

18. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi 

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na (ASPB) bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınlar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 14-16 Kasım tarihlerinde Ankara’da onsekizinci kez bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetine Karşı Kadınların Kolektif Gücü: Dayanışma ve Mücadele Alanlarımız” ana başlığı ile gerçekleştirilen Kurultay’a 41 ilden, 60 kadın ve LGBTİ örgütünden, 53 kamu kurumu ve belediyeden toplam 325 kadın katıldı.

Erkek şiddetine karşı mücadele etme yöntemlerimizin neler olduğunu, dayanışma ve mücadele alanlarımızı nasıl yarattığımızı ve bu alanları nasıl genişletebileceğimizi hem tebliğler hem de atölyelerde bilgi ve deneyim aktarımları aracılığıyla tartıştık.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un uygulamasındaki sorunlar ve kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi ve tüm tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verilmesi taahhüdüyle kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM)  yetersizliği bu yıl da Kurultay’ın en önemli gündem maddesi oldu.

6284 sayılı Kanunu’nun uygulama sorunları, özellikle adres ve kimlik bilgilerinin gizlenmesi, ısrarlı takiple mücadele, geçici velayet konularında olmak üzere, hala devam ediyor. Gizli kayıt uygulamalarında e-devlet sistemi üzerinden yapılan kayıtların gizlenmesine ilişkin Nüfus Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi sorumluluğu bulunan kurumlarda yaşanan aksaklıklar nedeniyle birçok kadın ve çocuk can güvenliği tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.

2012 yılından itibaren, şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara, sığınak, psiko-sosyal, hukuk, sağlık, istihdam ve eğitim desteklerinin  7/24 verilmesi amacıyla kurulan ŞÖNİM’ler bu desteklerin tamamını verememektedir. Şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınların ihtiyaçlarına karşılık verebilecek personelin niteliği ve sayısı açısından yetersiz ve kadınlar tarafından kolayca erişilemeyen merkezlerdir. ŞÖNİM’lerin bu yetersizliği, karakolları şiddete maruz kalan kadınlar için başvurulacak neredeyse tek kurum haline dönüştürmüştür.

6284 sayılı Kanun’un etkili uygulanması için acilen kamu kurumlarının koordineli ve etkin şekilde çalışabileceği bir sistem oluşturulmalıdır. Feminist ilke ve yöntemlere göre çalışan sığınaklar, sadece şiddete maruz kalan kadınlara destek veren 7 gün 24 saat  çalışan acil yardım hattı ile yaygın ve erişilebilir da(ya)nışma merkezleri bu sistemin olmazsa olmazlarıdır. CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi, sözleşmeye taraf devletleri, kadınlara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığı önlemek amacıyla gerekli yasal düzenlemeleri oluşturmak da dâhil olmak üzere diğer tüm tedbirleri almakla yükümlü kılmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin açıklayıcı kitabında atıf yapılan, 2008 (EG-TFV (2008) 6) tarihli Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet Dâhil Olmak Üzere Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Görev Birimi, nihai faaliyet raporunda minimum standartlar belirlenmesini öngörmüş ve her 50.000 kadın için bir danışma / dayanışma merkezi

Devamını Oku

17. Kadın Sığınakları ve Dayanışma/Danışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütleri, feministler, belediye ve sosyal hizmetlerde kadına yönelik şiddet alanında çalışan sosyal çalışmacılar olarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmek için 25 – 26 – 27 Ekim tarihlerinde, Diyarbakır’da,17. defa bir araya geldik. Bu yıl “Erkek Şiddetini Önlemek Kadın Cinayetlerini Önlemektir: Mevcut Durum, Devlet Mekanizmalarının Yetersizliği ve Taleplerimiz” ana başlığı ile gerçekleştirilen kurultaya 60 kadın örgütü ve 200’e yakın kadın katıldı. Erkek şiddetini önleme mekanizmalarının yetersizliği ile kadın cinayetleri arasındaki bağı, hem tebliğler hem de kadınların şiddetten uzaklaşmak istediklerinde yaşadıklarına tanıklık eden da(ya)nışma merkezi ve sığınak çalışanı kadınların aktarımlarıyla tartıştık.

Kadın cinayetleri, kadınların maruz kaldığı sistematik erkek şiddetinin sonucudur. Tokat atan, aşağılayan, ekonomik engellerle kadının hayatını zorlaştıran erkekler için son durak kadınları öldürmek. Şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliği yanı sıra, varolanların işletilmesi için siyasi irade gösterilmiyor olması da kadınların şiddet yaşantılarından uzaklaşmalarını zorlaştırıyor. Kadınları güçlendirecek sosyal ve ekonomik desteklerin sunulmuyor olması ise kadınların kendi yaşamlarını kurmalarını imkânsız hale getiriyor. İşlemeyen mekanizmalar nedeniyle kadınlar şiddet yaşamına geri dönmek zorunda kalabiliyorlar. Hükümet politikalarının kadınları değil aileyi güçlendirmeyi amaçladığını, arabuluculuk işlevi gören boşanma danışmanlığı gibi pratiklerde somut bir şekilde görmekteyiz. Kadınlar için evliliği ve aile içinde kalmayı mecbur kılan her türlü politika, mekanizma ve kurum kadınları güçsüzleştirmekte ve varolan eşitsizliği derinleştirmektedir.

Türkiye tarafından 25 Kasım 2011 tarihinde çekincesiz imzalanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için idari yapının sözleşmeye göre düzenlenmediğini görüyoruz. Ayrıca yasa uygulayıcılarının da sözleşmeyi uygulamamak konusundaki dirençleri ile karşı karşıyayız. Sözleşme’nin uygulanabilmesi için gerekli altyapının hazırlanması yönünde siyasi iradenin hala gösterilmiyor olması bizleri endişelendirmektedir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemek için imzalanan uluslar arası sözleşmelerin kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada işlerlik kazanması gerekmektedir.

Bu yıl Diyarbakır’da buluşan kadınlar olarak kaçınılmaz gündemimiz yanı başımızda sürmekte olan savaş oldu. Savaşın herkes için ortak olan yıkıcılığı bir yana, Rojava’daki İŞİD vahşeti kendini en çok kadınlar üzerinden gösterdi. İŞİD kadınları köle pazarlarında sattı, tecavüz edilmesi için fetvalar verdi. Bizler, erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınlar olarak savaşın kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği arttırdığını, kadınların bedenlerine saldırının savaş stratejisi olduğunu görüyoruz. Rojava’da direnen kadınların mücadelesini eşitlik ve özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve kadınlar olarak her zaman barıştan yana olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.

Bizler, 17. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelede aşağıdaki taleplerin vazgeçilmez önemini bir kez daha tekrarlıyoruz:

  1. Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na değil kendileri için politika
Devamını Oku

16. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

AKP politikaları şiddeti önleyemiyor, erkek egemenliğini güçlendiriyor.

Devlet, erkek şiddetinin sözcüsü olmaktan vazgeçmelidir!

Erkeklerin şiddetine ancak kadınları güçlendirecek uygulamalarla son verilebilir.

Bizler erkeklerin şiddetine karşı mücadele eden kadın örgütlenmeleri, feministler, belediye ve sosyal hizmet kurumu bünyesindeki kadından yana dayanışma gösteren sosyal çalışmacılar olarak İstanbul’da 25-26-27 Ekim tarihleri arasında 16. kez bir araya geldik. Türkiye’nin kadına karşı şiddetle mücadelede en geniş platformu olan Kadın Sığınakları ve Dayanışma/Danışma Merkezleri Kurultayı yaklaşık 200 kadının katılımıyla gerçekleşti. Bu yıl kurultayda uygulanmakta olan yeni liberal-muhafazakâr politikaların kadınlara yansımalarını dile getirdik. Devletin en yetkili ağızlarından duyduğumuz, kadını aile içindeki “geleneksel” konumuna hapsetmeye çalışan görüşler bu politikaların ifadesidir. Bilinmelidir ki, erkek şiddetine yol açan tam da toplumdaki geleneksel cinsiyetçi kadınlık ve erkeklik rollerinin kabul görmesi halidir. Bu bakımdan kadınlardan öncelikle çocuk doğurmasını ve tabi ki bakmasını bekleyen, kürtajı engellemeye çalışan, kadın erkek eşitliği için mücadele etmeyen ve her fırsatta kadınlarla çocuklar şiddet görse bile ailenin güçlendirilmesini savunan anlayış, erkek şiddetinin sözcülüğünü yapmaktadır.

Yeni liberal-muhafazakâr politikaların sonucu olarak kadınlara çocuklarıyla birlikte hizmet veren sosyal kurumlar ortadan kaldırılmıştır. Yerlerine inşa edildiği söylenen Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kadınların erişimine açık değildir. Sayıları sınırlıdır, az sayıdaki merkez de kentlerin neredeyse dışındadır. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ne ulaşamayan, karakola başvurmaktan çekinen kadınların doğru ve yeterli bilgi almaları engellenmiş, şiddetten uzaklaşmaları neredeyse imkansız hale getirilmiş olmaktadır. Dahası Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri şiddet uygulayan erkeklere de hizmet vermektedir. Erkekleri “rehabilite etme” adı altında gündeme getirilen bu uygulama; arabuluculuğa kapı açmakta, kadınların yaşamını tehlikeye atmakta, kadınlara ayrılması gereken bütçeyi yine erkekler için kullanmaktadır.

ŞÖNİM’lerden destek alan ya da sığınakta kalan kadınların psikolog, avukat ihtiyacı karşılanamazken, sığınaklara vaize görevlendirilmesi, kadınların asıl ihtiyaç duydukları hukuki bilgiye ve psikolojik desteğe erişimlerinin engellenmesine bir başka örnektir. Bu uygulama aynı zamanda kadınların dini inançlarıyla ilgili ayrımcılığa maruz kalmasına yol açmaktadır.

Bütün bu uygulamalar kadın hareketinin kadına karşı şiddetle mücadelede bugüne kadar elde etmiş olduğu birikimleri de yok sayma girişimidir. Nitekim bu birikimi değersizleştirmeye, küçümsemeye ve böylece sorumluluktan kaçınılmaya çalışıldığını açıkça görmekteyiz.

Bizler 16. Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar ve kadın örgütlenmeleri olarak kadına karşı şiddetle mücadelede aşağıdaki noktaların vazgeçilmez önemde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz:

  1. Kadına yönelik şiddet ile mücadeledeki kurumsal uygulamaların; kadın hareketinin bu konuda yıllardır biriktirdiği bilgi ve deneyiminin göz ardı edilmeden, şiddeti besleyen erkek egemen politikalar yok edilerek ve kadın-erkek eşitliğini sağlayan bütüncül politikalarla ele alınmasını bekliyoruz. Kadın hareketinin bugüne kadar elde ettiği çok ciddi kazanımları geriye taşıyan ve ihlal
Devamını Oku

15. SIĞINAKLAR VE DANIŞMA/DAYANIŞMA MERKEZLERİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ 

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Bizler kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden, şiddetten uzak yeni yaşamlar kurulabilmesi için sığınak ve dayanışma merkezi faaliyeti yürüten kadın örgütlenmeleri ve kadınlar olarak, 12-13-14 Ekim’de İzmir Özdere’de 15. kez biraraya geldik.

Bu yıl Kurultayı; uluslararası sözleşmelere ve yasal düzenlemelere karşın kadına karşı şiddetle mücadele politikalarının hayata geçirilmediği, kadın cinayetlerinin hız kesmediği, kürtaj ve sezeryan düzenlemeleriyle bedenimizin denetim altında tutulmaya çalışıldığı, ailenin güçlendirilmesi gerekçesiyle ev ve aile içindeki geleneksel rollerimizle sınırlanmaya çalışıldığımız, tepkilerini dile getiren kadınların ise göz altına alındığı, tutuklandığı, siyaset yapmamızın engellenmeye çalışıldığı koşullarda gerçekleştirdik. Son olarak İŞTAR’da şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışma oluşturan sosyologlar, sosyal çalışmacılar göz altına alındı. Kadınların gizli kalması gereken dosyalarına el kondu. Bu durum dayanışma merkezi ve sığınakların en temel ilkelerine aykırı. Süreci yakından takip edeceğimizi, Kurultay katılımcıları olarak Mersin’e giderek İŞTAR’lı kadınlarla dayanışma oluşturacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Kamunun yapması gereken hizmetler, kadınlara yükleniyor!

“Aileyi güçlendirme” iddiası, karşılıksız daha çok kadın emeği anlamına geliyor!

Kadını aile içine hapseden ve birey olmaktan çıkaran anlayışlar, şiddete ve fiili eşitsizliklere yol açmakta. Ailenin güçlendirilmesi ile kadının özgürleşmesi ters orantılı. Çünkü ailenin güçlendirilmesi sosyal devletin yapması gereken sorumlulukları yerine getirmesi olarak değil, kadının özel alana hapsedilmesi, bütün varlığının aile içindeki annelik rolüyle tanımlanması olarak belirmektedir. Bakanlığın adında “kadın” yerine “aile” sözcüğünün tercih edilmesi, kadına karşı şiddetle mücadele yasalarının “ailenin korunması” adı altında çıkarılması, “sığınak” tanımı yerine ısrarla “konukevi” tanımının kullanılması, dizilerde giderek daha çok sayıda kadının aile içinde tanımlanması, bunun dışındaki ilişkilere RTÜK yoluyla müdahale edilmesi kadını değil, aileyi önceleyen anlayışın örnekleridir.

AKP’nin son dönemde yoğunlaşan uygulamalarında örgütlü kadınlara yönelik engellemeler, tutuklamalar, gözaltılar söz konusudur. Bu durum özellikle Kürt kadınların çalıştığı yerlerde kadın çalışmalarının meşruiyetini gölgelemekte, özel alanından zor çıkmış kadınların yeniden güvenli-kutsal ailelerine geri dönmek zorunda kalmaları sonucunu doğurmaktadır.

Aileyi yüceltme ve fetişleştirmeye yönelik muhafazakar anlayış ile piyasayı fetişleştiren neo-liberal  zihniyet birbiriyle uyum içindedir. Kısılan kamu harcamaları ve sosyal politikalar nedeniyle ortaya çıkan boşluk, kadınların ev içinde daha fazla karşılıksız emek harcamaları ile doldurulmaya çalışılmakta. Aynı şey sosyal hizmetler için de geçerli. Bu bakımdan biz kadın örgütlenmelerinin temel işlevinin kamunun vermesi gereken hizmetlerin tarafımızdan gerçekleştirilmesi olmadığı bilinmelidir. Bizler, çalışmalarımızı, kamu kurumlarının uyguladığı politikaların ve hizmetlerin kadından yana bir bakış açısı ile izlenmesi, kamuoyunda bununla ilgili farkındalık yaratılması, kadınların özgürleşmesi mücadelesinin güçlenmesi yönünde sürdürmeyi hedefliyoruz.

Konukevi değil SIĞINAK!

Kadına karşı şiddetle mücadelenin en önemli araçları durumundaki danışma merkezi ve sığınaklarda da birey olarak kadını değil, kadının aile içindeki geleneksel konumunu korumaya çalışan bir yaklaşım görüyoruz. Yasa ve yönetmeliklerde

Devamını Oku

Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri 14. Kurultayı Atölye Sonuçları

By Sonuç Bildirgeleri No Comments

Kadına yönelik şiddet, güncel politikalar ve feminist mücadele atölyesi sonuçları

Atölye, kadına yönelik şiddeti erkek egemen sistem içerisinde erkeklerin kadın bedeni ve emeği üzerinde tahükküm kurmak ve sürdürmek için kullandığı en önemli araçlardan biri olarak tanımlamıştır. Kadına yönelik şiddet, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikten doğar.

  1. Hükümetin kadına yönelik politikaları yakından izlenmeli, feminist mücadelenin kazanımlarının ve söylemlerinin içinin boşaltılmasına izin verilmemelidir. Bunun karşısında feminist stratejilerimizi üretme ve geliştirme kararlılığında olacağız.
  2. Hükümet ile kadın örgütlenmeleri arasındaki görüşme süreci önemlidir. Ancak hükümetin halihazırdaki tutumunun bir oyalama sürecine dönüşmesi tehlikesinin farkında olmalıyız. 
  3. Bu görüşme sürecinden ayrı olarak kendi gündemimizi oluşturmalıyız. 
  4. Mevcut Bakanlığın adından “kadın” sözcüğünün çıkarılıp “aile” sözcüğünün eklenmesini eleştiriyoruz; Kadın ve Eşitlik Bakanlığı konusundaki talebimizde ısrarcı olacağız. 
  5. 222 kadın örgütü tarafından hazırlanmış olan “Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun” metninin bu hali ile itirazsız olarak yasalaşması için mücadele edeceğiz. Mücadelemizi güçlendirmek için kadınların yasa okur yazarlığını arttıracağız.
  6. Bu kanunun yanı sıra İstanbul Sözleşmesi’nin de çekincesiz olarak meclisten geçirilmesi gerekmekte. Bu sözleşmenin usulüne uygun olarak yürürlüğe konması, uygulanmasının sağlanması için mücadele edeceğiz. 
  7. Kadına karşı şiddet konusunda kurumların (kolluk, savcılık, mahkemeler, SHÇEK, Adli Tıp, sağlık kuruluşları, müftülük) uygulamalarının takip edilmesi önemlidir. Bu kurumlar tarafından yapılan çalışmalar şeffaf olmalıdır. Bu kurumlarda çalışanlara periyodik olarak kadın haklarını da içeren toplumsal cinsiyet eğitimlerinin verilmesi konusunda ısrarcıyız. 
  8. Eğitim müfredatının toplumsal cinsiyet konusuna duyarlı olacak şekilde yeniden düzenlenmesi bir zorunluluktur. Hükümetin bu konudaki uygulamaları bizler tarafından takip edilecek, ayrımcı ve cinsiyetçi söylemlerin kaldırılması için ısrarcı olacağız. 
  9. 25 Kasım’da 222 kadın örgütü tarafından hazırlanan Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin ve Eviçi Şiddetin Önlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın eş zamanlı olarak ortak bir basın açıklaması ile yasalaşması talebimizi duyuracağız. Bu yasanın ivedilikle itirazsız olarak yasalaşmasi talebimizi yazılı olarak Bakanlık`a ileteceğiz.
  10. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması ile beraber SHÇEK`lerin lağv edilerek devredilmesine ve bu sürecin belirsiz bir şekilde seyretmesine karşıyız. “Hak” kavramının yerini “yardım” kavramının yer alması sürecini pekiştirmeye yönelik uygulamalar sosyal refah ve eşitlik politikalarına aykırıdır. 
  11. Hükümetin, aile irşat büroları, aile eğitim programı gibi uygulamaları kadının güçsüzleştirildiği bir aileyi güçlendirmektedir. Bunun karşısında somut feminist söylem ve politikalar üretilmelidir. 
  12. Hükümetin evde bakım hizmeti, aile yardımı gibi sosyal politikalarının takibi yapılmalı, bu süreç feminist ve kadını güçlendiren politikalar açısından değerlendirilmelidir. 
  13. Hükümetin yasa yapma süreci, diyanet ve çeşitli kurumlarla yaptığı protokoller, bizler tarafından etkin bir şekilde takip edilecektir. Bilgi paylaşımı yapabilmek ve karşı sözümüzü üretmek için www.siginaksizbirdunya.org web sitesini etkinleştirmeliyiz. 
  14. Medyanın bağımsız olmadığını göz önünde bulundurarak, medyada yer alan
Devamını Oku